MASALLARIN ÇOCUKLARA KATTIKLARI

Masalların Çocuklara Kattıkları

1) Masal nedir?

2) Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

3) Masallar ve çocuk gelişimine etkileri

MASAL NEDİR?

Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikâyelerine masal denir.

Çoğunlukla çocuklar istediği için ve uykuya daha rahat dalabilmeleri için anne ve babalar çocuklarına masallar anlatırlar. Çocuklarımıza anlattığımız bu masalların uyku getirmenin dışında o kadar çok faydası vardır ki aslında…

Masallar sayesinde çocuklarımıza yol göstermiş oluruz. Masal anlatarak her şeyden önce çocuğunuzla birlikte verimli vakit geçirmiş oluyorsunuz. Çalışan anne ve babalar için yatmadan önce çocuğuna masal anlatmak paha biçilemez bir birliktelik zamanıdır.

Masal anlatarak çocuğunuzun iyi bir dinleyici olmasını sağlayabilirsiniz. Dikkat problemi olan çocuklar masallarla, daha iyi bir dinleyici olabilirler.

Masal anlatarak çocuğunuzun kelime dağarcığına birçok kelime ekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun yaptığı hataları düzeltmek için ve vermek istediğiniz olumlu mesajları uygun bir dille anlatabilmek için, ona masallar anlatabilirsiniz.

Yalnızca var olan masalları değil aynı zamanda kendiniz de masallar üretebilirsiniz. Bu sayede günümüzde karşılaşabileceği tehlikeli durumlar karşısında nasıl davranması gerektiğini çocuğunuza benimsetebilirsiniz.

Çocuğunuza masal anlatırken zaman zaman duraksayarak masaldaki kahramanın ne yapması gerektiğini konuşabilirsiniz. Böylece çocuğunuzun problem çözme becerisine katkıda bulunmuş olursunuz.

Çocuğun yaşı büyüdükçe masalı anlatmanın haricinde bir kitaptan okuyarak, kitaba olan ilgisinin artmasına yardımcı olabilirsiniz. Özellikle küçük çocuklar için üretilmiş resimli masal kitapları çocuk henüz okuyamasa da kitap sevgisinin kazanılmasında büyük fayda sağlar.

Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

Anlatacağınız masalın çocuğun yaşına uygun olması gereklidir. Çünkü bazen korkutucu masallar çocuğunuzun yaşına uygun olmayabilir, ya da masaldaki karakter çocuğun ilgisini çekmeyebilir.

1 ile 3 yaş arasındaki çocuklar için eğlenceli masalları tercih etmelisiniz. Konu akıcı olmalı. Küçük çocuklar için en uygun olanı kısa ve akıcı kelime dağarcığının gelişmesine katkıda bulunabilecek masallardır. Kedi, köpeklerin bulunduğu kuşların konuştuğu masallar oldukça ilgilerini çeker.

3-4 yaş arasındaki çocuklar artık daha uzun masalları takip edebilirler. Bazı olumsuz durumların farkına varabilirler. Seçici davranarak bazı kahramanların bulunduğu küçük öğütler veren masallar anlatabilirsiniz.

4-5 yaşındaki çocuklar artık neyin gerçek neyin hayal olduğunun farkındadırlar. Bu yaş aralığındaki çocuklarınız masal dinlerken çok fazla soru sorarlar. Olumlu ve olumsuz durumların farkına vararak kendilerince çıkarımlarda bulunabilirler.

MASALLAR VE ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Genellikle kız çocuklar kız, erkek çocuklar erkek karakterlerle özdeşleşerek ilerideki kişiliklerinin temellerini atarlar. Kabaca 4-5 yaşına gelmiş bir çocuk masallarda anlatılan birçok olayın aslında gerçek olmadığını bilir. Zaten bu amaçla masallara başlarken söylenen ve ‘bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan tekerlemelerin amacı da çocuklara bu mesajı vermektir.

Bunu yanı sıra masal anlatan kişinin de çocuğa zaman zaman olağanüstü olayların sadece masallarda olacağını söylemelerinde fayda vardır. Aslında çocukların masallardan almaları gereken şey onların hayal dünyasına hitap ederek, onların dünyasına girerek ki bu şekilde daha eğlenceli ve kolay öğrenirler, gerçekte nasıl biri olmaları gerektiğinin ipuçlarını vermektir.

Günümüzde yoğun iş tempoları nedeniyle anne babalar çocuklarına masal okumak için vakit bulamamaktan yakınmaktadırlar. Ayrıca çizgi filmlerin ve dizilerin hayatımıza girmesiyle birlikte çocuklar masal okumak yerine bu tip programları seyretmeye ağırlık vermektedir.

Üstelik çocukların bazen kendilerine hitap etmeyen dizi ve programları seyretmeleri veya şiddet içeren ve doğru mesajlar vermeyen çizgi filmleri izlemeleri henüz kişilikleri yeni gelişmekte olan bu çocukların yanlış figürlerle özdeşleşmesi sorununu gündeme getirmektedir. Örneğin 6 yaşında, şiddet içerikli davranışları nedeniyle değerlendirmem için getirilmiş bir çocuğun ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ şeklinde yönelttiğim soruya ‘Mafya babası’ cevabını vermesi hayli düşündürücüdür. Üstelik bu tip örneklere hiç azımsanamayacak sıklıkta rastlamaktayız.

“Masal dinlememiş çocuklar büyüdüklerinde kedi resmini bile cetvelle çizerler.”

CEMAL SÜREYYA

Gelecek Yıl Düşüncesi ve Okul Öncesi Eğitimin Önemi


In , , , , ,  

Bu Yıl Olmazsa Gelecek Yıl Düşüncesi


Okul korkusuBazı anne baba ve öğretmenler okulda yalnız kalmayı beceremeyen çocuğun bu sene okula hazır olmadığı fikrine varırlar. "Nasıl olsa gelecek yıl daha büyük yaş da olacak o zaman bu sorunu yaşamayız". Düşüncesiyle çocuğu okuldan alırlar. Çocuğun yaşça büyümesi bu sorunun tekrar yaşanmayacağı anlamına gelmez. Okul korkusu yaşa bağlı bir sorun değildir. Yaşıtları okula giderken bu çocuğun evde beklemesi ancak kendimizi kandırmamıza yarar. Sorunun çözümü çocuk okula giderken aranmalıdır.

Okul Öncesi Eğitimin Çocuklar İçin Önemi

Okul Öncesi Eğitimin Önemi

1. ) Çocukların 3 yaşından itibaren düzenli okula gitmelidirler. Çocukların ev dışında anne ve babasının aldığı gibi okul sorumluluklar almalıdırlar. Kişilik gelişimleri açısından önemli bir unsurdur.

2. ) Ev ile sınırlı olan yaşam çocukların gelişimi içinde sınırlayıcı olur. Ev yaşantısı çocuk için renkli ve merak edilen uyaranlarla dolu bir yer olarak görülse de bir süre sonra ev yaşantısı çocuğun gelişiminde tekrara yol açar. Okul öncesi eğitime giden bir çocuk ise evdeki sınırlı yaşantısının yanı sıra birçok farklı deneyim elde eder.

3. ) Yaşıtları ile farklı yaşantıları deneyimlemek hayatın denemesidir. Okulda bir çok farklı tutum ile yetiştirilen ve deneyimlere sahip aynı yaş grubundan belirli sayıda çocuğun bir arada olması çocukların bir o kadar farklı deneyim elde etmelerini sağlar.

4. ) Çocukların bireyselleşmesi için dış dünyayı da keşfetmelidir. Çocukların farklı deneyimler elde etmesi ve farklı ortamlarda bulunması benlik ve kişilik gelişimi için olumlu olaylar yaşarken aynı zamanda olumsuz deneyimler ile de baş etme becerileri de gelişir.

5. ) Ailede 1 numara olan çocuk okulda ikinci hatta üçüncü olmayı kabullenir. Okul öncesi eğitim çocuğun gelişiminde ikinci olmanın bir kayıp olmadığını deneyimleyerek çocuğun fark etmesine yardımcı bir süreçtir.

6. ) Anaokulu bir çocuğun hayatında olmazsa olmazı değildir. Fakat çocuğun birtakım yetenekleri kazanmasında rol oynar.

7. ) Anaokulunun kazandıracağı en üstün beceri, düzen alışkanlığı, zamanı planlama becerisi ve duyarlılığın korunabilmesidir. 

Paylaş:

Çocuklar Boşanmayı Nasıl Algılar


In , , , , , , ,  

Gelişim dönemlerine göre çocuklar boşanmayı nasıl algılar ve tepki verir?


Çocuklar Boşanmayı Nasıl Algılar

OYUN ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ (1-3 YAŞ): 


Ana- babadan birinin taşındığını anlar. Ama nedeninin anlayamaz. 

Olası tepkiler;

*Uyku problemleri yaşar.

* Altına kaçırma, parmak emme yeniden başlar.

*Öfke patlamaları yaşar.

*Isırma ve rahatsız edici davranır.

Ailenin tutumu;

*Eskiden olduğu gibi, günlük yaşamını aynen sürdürmeli.

*Çocuğu güvenli bir ortamda büyütmeli

*Çocukla yalnız zaman geçirmeli.(Anne ve babanın ayrı ayrı birlikteliği kastedilmektedir)

OKUL ÖNCESİ DÖNEM (3-6 YAŞ): 


Boşanmanın anlamını bilmemekle birlikte, anne ve babadan birinin hayatında aktif olmadığını fark eder. 

Olası tepkiler;

*Yaşananlardan kendisini sorumlu hisseder.

*Öfke hissi yaşar.

*Birlikte yaşadığı anne ya da babasına karşı hırçın ve öfkeli olur.

*Geceleri kabus görebilir.

Ailenin tutumu;

*İstediği zaman ziyaret edebileceğini bilmeli ve güven duymalı . Onunla telefon yoluyla görüşebilmesine olanak hazırlanmalı.

*Çocukla, anne ve baba olarak ayrı zamanlarda farklı etkinliklerde buluşmak ( sinema,tiyatro, piknik gibi)

*Anaokulunda oyun oynama, evde parmak boya ve serbest resim faaliyetleri, birlikte kitap okuma gibi etkinliklerle çocukların kendilerini rahatlıkla  ifade edebilecekleri olanaklar hazırlanmalı.

OKUL DÖNEMİ (6-11 YAŞ):


Boşanma olgusunun ne olduğunu anlamaya başlar. Ana-babasının artık birlikte yaşamayacağını ve birbirlerini eskisi gibi sevmeyeceklerini anlar.

Olası tepkiler;

*Kendisini aldatılmış hisseder.

*Gidenin onu artık istemediğini düşünür.

*Arkadaşlarını görmezlikten gelir.

*Kimsenin onu okuldan almaya gelmeyeceğini düşünerek kaygı duyar.

*Uyku düzeni bozulur.

*Boşanmadan sorumlu tuttuğu kişiye karşı hırçınlaşır.

Ailenin tutumu;

*Birlikte özel zaman planlamak ve ev dışında anne ve babayla ayrı ayrı programlar gerçekleştirmek. (hayvanat bahçesine, lunaparka gitmek gibi)

*Çocuğun ev dışında aktif olmasını sağlamak ( tenis, basket, yüzme gibi ), ter atmak yoluyla bir yandan fiziki rahatlamayı sağlarken, bir yandan da duygularını ifade edebileceği ortamı hazırlayarak ( enstrüman çalmak, resim yapmak gibi ) duygusal boşalımı sağlamak.

*Depresyon ve korku belirtilerinde duyarlı olmak.

*Günlük yaşam süreçlerinin eskiden olduğu gibi aynen devamını sağlamak.

*Kendisini nasıl hissettiğini anlatması için cesaretlendirmek.

*Anne/baba, bütün bunları, yüzüne hiçbir gergin ifade yansıtmadan, içinden gelerek yapmalıdır.

İkinci evlilikte, üvey anne ya da baba çocuğu nasıl etkiler?

üvey anne baba ve çocuk
İkinci evlilikle ilgili haberin çocuğa alıştırılarak verilmesi gereklidir. Evlilik haberini çocuğa, evlenecek olanın yalnızken vermesi daha uygun olur. Üvey annelerden, eşlerinin çocuklarını, kendi çocukları gibi sevmeleri beklenir. Oysa çocuklar ise onları, anneden çok "babanın yeni karısı" olarak görürler. Çoğu üvey anne, kendini anne rolü oynamaya mecbur hisseder. Bunu iyi niyetle, ancak bazen de abartarak yapar.

Güven zamanla oluşur. Çocuk kendini emniyette hissetmeye başlarsa, o zaman güvenin tohumları atılır ve çocuğun benlik saygısı artar.

Paylaş:

Kendini İnceleme | Mahremiyet | Mastürbasyon


In , , , , , ,  

Birbirini incelemek isteyen çocuklara tepkimiz nasıl olmalı?


Çocuklar kendi vücutlarını ve karşı cinsin vücudunu incelemek ister, keşfetmek ister.
Böyle bir durum ile karşılaştığımızda çocuğa bağırmak ve tepki göstermek yerine merak duygularını gidermek için öğrenmek istedikleri şeyleri size sorabileceğini söyleyebilirsiniz. Çocuğun bu merakı doğal karşılanmalı. Çocuk arkadaşının bu işten hoşlanmayacağını bilmeli ve bu işin uygun olmadığı anlatılmalıdır.


Çocukta Mahremiyet

Mahremiyet


Mahremiyet duygusu küçük yaşlarda öğrenilmeye başlanır. Bu mahremiyet duygusu öncelikle sizin çocuğunuzun mahremiyetine göstereceğiniz saygı ile başlar. Tuvalet banyo gibi yerlerde,  ya da giyinip soyunurken dikkatli davranmamız gerekir. Eğer biz onların mahremiyetine saygı gösterirsek onlarda erişkinlerin özel hayatına saygı gösterirler. Böylelikle bazı şeylerin sadece öel yerlerde yapılabileceğini öğretmiş oluruz.

Mastürbasyon



Mastürbasyon ( kendi kendine doyum ), 3-5 yaşlar arasında sıklıkla rastlanan bir davranıştır. Çocuk böylelikle kendi bedenini tanımaya çalışmaktadır. Duygusal doyumsuzluk nedenlerini araştırıp nedenlerini bulmak gerekmektedir. Örneğin: annesi tam gün çalışan bir çocuk da rastlanan bu davranış annesi yarım gün çalışmaya başlayıp daha kaliteli vakit ayırabildiğinde bu davranışın kaybolduğunu görebilmekteyiz.

Eğer bu davranış sıklıkla oluyorsa, çocuğun dikkatini başka yöne çevirmeli, başka etkinlik alanlarına ve oyunlarına çekmek yeterli olacaktır. Tabi bu durumda bizlerin sakin olmamız ve çocuğu korkutmamamız gerekiyor bu konuda daha özenli olmalıyız.


Öneri: Okul dönemindeki çocuklara sordukları soruların cevaplarını bulabilecekleri uygun kitaplar okuyabilirsiniz. İlerleyen günlerde sizlerle bu kitapların neler olabileceğini paylaşacağım…

Paylaş:

Öğretmenin Yaklaşımı


In , , , , , , ,  

Öğretmenin Yaklaşımı


  Okul fobisi bazen aileyi ve öğretmeni oldukça uğraştırabilir. Çözüme ulaşmak için öncelikle bu ikilinin işbirliği ile mümkündür. Öğretmenlerin ve okul idarecilerinin okul korkusunun ne demek olduğunu ve nasıl çözülebileceğini bilmeleri gerekir. Maalesef bilgi eksikliği yüzünden bazı öğretmenler ve idareciler hatalı tutumlar sergilemekte ve sorunun çözümünü güçleştirmektedir.’’ 

Diğer çocuklar nasıl okulda kalabiliyorsa bu çocuk da kalsın’’ düşüncesiyle soruna yaklaşmak hatalı bir davranıştır. Öğretmen tepkileri ve davranışları ile tutarlı bir kişi olmalıdır. Çocukların başarısızlıklarını, sorunlu oldukları noktaları vurgulamak yerine, nedenler üzerinde durarak, araştırarak incelemeli, onları anlamaya çalışmalıdır. Öğretmen ile öğrenci arasındaki olumsuz ilişki, çocuğu okul konusunda güvensiz kılar. Okul korkusunda öğretmen, çocuğun kaygısının kaynağının okulla bağlantılı olmadığını anlamalı ve bu kaygının doğru ele alınması konusunda aile ile işbirliği yapabilmeli, tutumlarını çocuğun gereksinimleri doğrultusunda esnetebilmelidir. Çocuğu, okulda kalmasını kolaylaştırabilecek, kaygısını azaltacak etkinliklere yönlendirmelidir. Öğretmen çocuğun sınıf içinde mutlu olabilmesi ve sınıf ortamına katılımının sağlanması konusunda gerekli desteği göstermelidir. Öncelikle öğretmen, çocuğu rahatlattıktan sonra ona bazı görev ve sorumluluklar vererek çocuğum önemini ve işlevini vurgulamaktadır.

 Çocuğa sorumluluk vermek


  Çocuğa sorumluluk vermek, hem bireysel imajını güçlendirerek onun kendine olan güvenini arttıracak hem de arkadaşlarıyla iletişime geçmesine fırsat sağlayacaktır. Böylece çocuk, çarkın dişlisi olduğunu hissedebilir.

  Okul öncesi eğitimde öğretmen disiplinli ve otoriter değil, anne gibi şefkatli olmalıdır. Çocuğa erişmek isteyen bir öğretmen mutlaka şefkatli bir yaklaşım sergilemelidir, çocuğu içini tedirgin etmeden, içinin inşasına dokunmadan.

Paylaş:

Çocuğa Saygı Göstermek Ve Oda Paylamışımı


In , , , , ,  

ÇOCUĞA SAYGI GÖSTERMEK


  Bir gün sınıfta bir öğretmen öğrencilerine bir soru sorar.

"Büyüklerimizden yalnızca sevgi mi bekliyorsunuz?"  Büyük bir çoğunluk, bunun tek başına yeterli olamayacağını söyler.’’ Peki ne istiyorsunuz ek olarak?’’ diye sorar öğretmen. Hepsi sözleşmişçesine bir anda ‘’Saygı’’ diye cevap verirler.

çocuğa saygı  Sevgi çok güzel ve tadına doyulmaz, ancak bunun saygı ile de süslenmesi gerekiyor. Büyükler hep saygı, küçükler ise hep sevgi mi beklerler? Şüphesiz ki, iki grup da ikisini birden hak eder ve beklerler. Çünkü bizi biz yapın en onurlu beklentilerimizdir bunlar. Aynı zamanda, hak ettiğimiz en güzel şeylerdir de. İkisi de gereklidir. Hem de çok.

  "O benim çocuğumdur dilediğim gibi davranırım" anlayışı artık terk edilmelidir. Bunun da en gerçekçi adımı saygıdan geçer.

   Çocuğumuz, bizden dünyaya gelse de, bizim malımız değildir, Biz onların sahibi değiliz. Bir kere bunu iyice içimize sindirmek ve böyle davranmak durumundayız.

Oda Paylaşma


Her çocuğun kendisine ait bir odasının olması en idealidir. Tabi ki her ailenin yaşadığı ev, her çocuğa ayrı bir oda temin edemeyebilir, o zaman, "ranza" pratik ve heyecan verici olabilir.9-10 yaşlarına kadar ayrı cinsten çocukların aynı odada olmalarında bir sakınca yoktur. Yeni doğan çocuğun odası tabi ki annenin odasına yakın olmalıdır hatta bir süre için annenin odasını bile paylaşabilir.



 Çocuğun kendi odası olması demek çocuğun "bağımsızlığının" simgesidir. "Özgüvenini" kazanmasında çok büyük katkı sağlar. Kendi yatağında uyum alışkanlığı kazanmasında, oyunu bittikten sonra oyuncakları toplamasına fırsat bulur.

Paylaş:

Kız Çocuğun Anne ile İlişkisi


In , , , , , ,  

Kız Çocuğu İle Anne Arasındaki İlişki Nasıl Olmalı ?


Anne İle Kızın Tatlı Rekabeti
Kız çocuğun anne ile çatışması 3-6 yaş arasını kapsayan döneme dayanır. Kız çocuğun anneye olan bağlılık ve yakınlığı yerini babaya karşı yakınlaşmaya bırakır çünkü anne onun için artık rakiptir. Bu dönemde anneye karşı kırıcı davranışlar ortaya çıkabilir. Kız çocukların babaya düşkünlüğü herkes tarafından bilinir. Babaların sıklıkla anneye ayıracak zamanı yokken, kızları için akan sular durabilir!

Bu dönem çocuğun cinsel kimliğinin kazanması açısından çok önemlidir. Anne çocuğun davranışlarını kişiselleştirilemez ve rekabete katılmazsa kız çocuk ile iyi bir ilişki oluşur. Anneyi taklit ederek babaya yakınlaşmaya çalışır. Rol model annedir.

Kız çocuğun anne ile çatışması Kızınızla rekabet tuzağına düşmeden, onunla arkadaş olmaya çalışın. Ancak arkadaş olacağım diye, anne olduğunuzu unutup ergen havalarına bürünmeniz de gerekmez. Anne-kız arasında nesil farkı vardır ve size iyi bir çözüm gibi görünen seçenekler ona saçma ya da işe yaramaz görünebilir. Dolayısıyla akıl vermek yerine, iyi bir dinleyici olun. Pek çok kere iyi bir dinleyiciye sıkıntısını anlatmak, çocuğun kendi çıkış yolunu bulmasına olanak sağlar. Her konuda sizinle konuşabileceği ve sıkıntıya düştüğünde yanında olacağınız güvencesini ona verin. Özellikle de cinsellik konusunda açık olun ve bu konuyu tabu ya da yasaklarla örtmektense, paylaşılabilir bir alan olarak sunun. Unutmayın, yasaklar ve cezalar insanı daha büyük yanlışlar yapmaya itebilir.

Sağlam bir ilişki ve iletişim, sizin için önemli olan değerleri kızınıza aktarmanıza yardımcı olur. Ona ders vermek yerine, kendi deneyimlerinizi ve hatıralarınızı paylaşabilirsiniz. Ancak bu, onun da sizin gibi hareket edeceği anlamına gelmez. Anne-babalar çocuklarına kendi değer ve doğrularını öğretebilir, ancak onların ne şekilde davranacağını veya hangi yoldan gideceklerini belirleyemezler. Aşırı kontrol etmeye çalıştığınız taktirde çocuğunuz sizden uzaklaşacaktır.

***Anne, kız için ilk aşktır. İkinci aşka geçiş yaptığında da ilk rakip haline dönüşür. Bu sebeple tüm ebeveyn çocuk kombinasyonlarında ki ilişkiler içinde en karmaşık doğaya sahip olanıdır. Kız annesi ile ilgili çatışmalar halindeyken, anne de kendi annesiyle olan çatışmalarını bu ilişkiye getirir.
anne kız ve 3 nesil ilişkisi

İlişkinin sağlıklı kurulmasını etkileyen en önemli faktör aşırı baskın, mükemmeliyetçi, beklentileri yüksek anneler... Her şeyin en iyi şekilde, kendi kurallarına uygun yapılmasını isterler. Aksi takdirde yaptığı tenkitlerle çocuğun ezilmesine neden olur. Çocuğun kendisini ifade etmesine izin vermez.

Aşırı koruyucu anneler de kız çocukla çatışmaların ortaya çıkmasına yol açar. Sürekli dış dünya tehlikelerle doludur ve kız çocuğunun bunlarla başa çıkamayacağı endişeleri içinde hareket eder. Evliliğinde ve hayatında problem yaşadıkça tüm dikkatini çocuğa yöneltir. Kendi annesiyle yaşadığı çatışmaları yansıtır. Bu durum dünyayı keşfetmeye ve öğrenmeye hevesli kız çocuğun anne ile yaşadığı çatışmaları artırır.

Anneler kızlarını korumak, ve hataya düşmelerini önlemek için nasihatlerde bulunur, kızlar ise annelerinin destek olmasını beklerken kendilerinin anlamadıklarını, eleştiride bulunduklarını düşünür. Durum böyleyken anlaşabilmek zor gibi gözükse de imkansız değildir.

Anneler ve kızları arasındaki uyuşmazlıklar günümüzde sıkça rastlanan bir durum. Peki, bu anlaşmazlıklar nasıl çözülür?


BİRBİRİNİZİ DİNLEYİN :  Dinlemek her zaman iyi bir çözüm yoludur. Karşılıklı olarak birbirinizi dinlemeyi bilmelisiniz. Bu sayede yanlış anlaşılmaların getirdiği tartışmalar ortadan kalkacaktır.

EMPATİ KURUN : Kendinizi kızınızın yerine koyup nasihatlerinizi bu şekilde verin.

AŞIRI KONTROLCÜ TAVIRLARLA YAKLAŞMAYIN: Amacınız kızınızı korumaya çalışmak olsa da, sadece sizin istediklerinizi yapmasını, sizin düşüncelerinize katılmasını beklemeyin.  Bazı şeyleri yaşayarak, yanlış yaparak öğrenmesine müsaade etmeli, sonucu her ne olursa olsun, yanında olmalısınız.

BİRBİRİNİZE DESTEK OLUN: Tavsiyelerinize uymazlık yapıp hata yaptıklarında çok fazla üstüne gitmeyin. Olan zaten olmuştur, bunu değiştiremezsiniz. Hata yaptığının zaten farkına varacaktır. Onu daha önce uyardığınızı, eğer sözünüzü dinleseydi bu sonuçların olmayacağını, yine de ona destek olduğunuzu söyleyin. Ona, her şeye rağmen sırtını dayayabileceği bir anneye sahip olduğunu hissettirin. Anne çocuğuna destek vererek hayatı keşfetmesi için cesaretlendirmeli, çocuğun karar verme yetisini geliştirmeli.

BAŞKALARINI ÖRNEK GÖSTERMEYİN: Örnek gösterilmesini sadece kızlar değil, aslında hiç kimse istemez. Empati kurmanız gereken konulardan biri de budur. Eşinizin size başkalarını örnek göstermesinden hoşlanmayacağınız gibi siz de kızınıza bunu yapmaktan kaçınmaya çalışın.                     
**Anne-kız çocuk arasındaki ilişkisin de annenin tutumuna göre kız çocuk ya pasif, hata yapmaktan korkan, içe kapanık bir kişilik geliştirir ya da talepkar, inatçı, benmerkezci davranışlar içine girer.

Saatler süren ‘anne kız muhabbetini inceleyen Tannen’ın incelediği ikililer için ilk tespiti, ‘fazla yakınlığın’ sorunlara sebep olduğu yönünde. Tannen, basit olayların vahim yanlış anlaşılmalara ve kavgalara neden sebep olduğunu, “Çok yakın olduğunuzdan dolayı diğerinin sinirini bozma ihtimaliniz daha yüksek” diye açıklıyor.

SAÇ, KIYAFET VE KİLO


Tannen’ın iddialarından bir diğeri de anne-kızlar arasında en çok konuşulan konuların başında saç, kilo ve kıyafetin gelmesi. Bu ‘üç büyük’ hakkında geçen tartışmalar ise farklı noktalardan kaynaklanıyor. Tannen’ın ilk argümanı, kadınların dış görünüşlerindeki alternatiflerin erkeklere kıyasla çok daha fazla olması. Bu da annelerin tavsiyelerinin ‘sınırlarını’ biraz genişletebiliyor.

Hangi sıklıkla bir kadına bakıp ‘Eğer şöyle olsaydı daha iyi görünürdü’ diye düşünüyorsunuz. Uzun, kısa, kıvırcık, düz, arkaya yatırılmış, boyalı, boyasız… Sonsuza kadar sayabilirsiniz” diyen Tannen, kızlarını daha iyi görmek isteyen annelerin de aynı sebeple kızlarının dış görünüşleri hakkında çok fazla yorumda bulunduğunu düşünüyor. Ancak ‘Saçına biraz ışıltı versen daha iyi olur sanki’ diyen bir anneyi kızı ‘Annem saçımın çirkin olduğunu düşünüyor’ diye algılayabiliyor. 

ONA KENDİ HAYALLERİNİZİ YÜKLEMEYİN


Gerçekleştiremediğiniz hayalleri kızınızın gerçekleştirmesini beklemeyin. Onun kendi hayallerini kurma ve peşinden gitme özgürlüğü olsun. Kız veya erkek fark etmez, ancak aynı cinsiyetten olduğu için kızlar bu duruma daha sık maruz kalıyorlar. Oysa çocuklar, annelerinin uzantısı değildirler. Sizin yolunuzu seçmek, kızınızın sizden ayrı bir birey olmasını güçleştirir.

 Beklentileriniz gerçekleştirememek ilişkinizi zedeleyebilir. Hayatın her birey için getirdiği onca yük varken; bir de anne-babanın gerçekleştiremediği hayallerin yükünü taşımak çocuğa haksızlık olur.

Kendine güvenli, ayakları yere basan, güçlü bir kız çocuğu yetiştirmek için; her şeyden önce ona inanın, güvenin ve daima destekleyici olun. Sadece başarılarında değil, başarısızlıklarında da yanında olduğunuzu hissettirin. Kadınlar üzerinde toplumsal baskıların halen çok yoğun olduğu bir ülkede yaşadığımız gerçeğini göz ardı etmeden; kızınızın engeller ve baskılar altında ezilmeden yola devam etmesi için onu cesaretlendirin.



Paylaş:

Yaşa göre cinsel meraklar


In , , , ,  

Yaşa göre cinsel meraklar 

( Cinsel kimliğin gelişimi )


0-5 Ay: Bu dönemde çocuk kendisini annesi ile bir bütün olarak algılar. Bilinçsiz cinsel ağırlıklı tecrübeler kazanarak ilk tespitlerini gerçekleştirir.

6-12 Ay: Bu dönem çocuk kendini koruyucudan farklı bir varlık olarak algılar.

12-18 Ay: Deneme döneminde çocuk mekan itibariyle de anneden uzaklaşır. Artık oğlanlar bir erkek, bir koruyucuyu taklit ederler. Ki bu gelecekteki cinsel özdeşleşmeyi için bir ön basamaktır. Küçük kızlar artık annelerini taklit eder.

18 Ay: Bu dönem anneden ayrılma korkusu ile ve onunla araya duygusal mesafe konması ile geçer.

18-24 Ay: Oğlan penisini keşfettiği için bedensel gücünün bilincine varır. Kızlar ise cinsel kimliğini bedensel açıdan daha az fark ederler. Kimlik kazanımı ile ilgili önemli noktalar gelir.

2 Yaş: Oğlan kız arasındaki ayırımı bilir. Bunu giyimi ve saçlarının şeklinden anlayabilir.

2.5 Yaş: Kendi cinsel organını öğrenir. Çıplakken ona dokunabilir. Babası gibi erkek annesi gibi kız olduğunu yani diğer cinsten farklı olduğunu algılar. Kızlar oğlanların nasıl işeme biçimlerini merak edip incelemek isterler. Çocukları cinsleri ayırt etmeye başlarlar. Kendi cinsi sorulduğunda ‘’ben kızım’’ ya da ‘’ben erkeğim’’ gibi cevap verebilirler.

3 - 3.5 Yaş: Sadece kız ve oğlan olduklarını değil kendilerinden neler beklendiğini de bilirler. Annesinin göğüslerine dokunmak ve bakmak isterler. Evliliğe karşı ilgileri vardır. Baba, anne ya da bir başkası ile evlenmek istediklerini söylerler. Oyun sırasında cins ayrımı yapmazlar. Bebekler hakkında soru sormaya başlarlar ve bebek isteyebilirler.

Cinsel kimliğin gelişimi4 Yaş: Cinsel organını başkalarına gösterebilir. Özellikle erkekler penislerini gösterip kendilerini böylece kızlardan daha üstün hissederler. Bebeğin anne karnından nasıl çıktığını merak etmeye başlarlar. Uzun bir zaman kendilerinin de günün birinde çocuk sahibi olacaklarına inanırlar.  Artık yavaş yavaş kendi cinsinin oyunlarını oynamaya başlar ve diğer cinslerin oyunlarını reddederler.

5 Yaş: Daha utangaç bir hal almaya başlarlar. Bebeklerin nereden geldiği sorusu devam eder. Eğer bekledikleri cevapları alamazlarsa kendilerince bir cevap bulmaya çalışırlar.

ilk aşk hikayeleri6 Yaş: Artık bebeklerin dünyaya geliş şeklinden çok annenin karnında oluşumunu merak etmeye başlarlar. Bebeklere karşı ilgileri artar, onu kucağına alıp bakmak, beslemek isterler.

7 Yaş: Kız ve erkek çocukları birbirleri ile oynamaktansa kendi cinsleri ile oynamayı tercih ederler.   Veee ilk aşk hikayeleri ile evlenme istekleri başlar.

Paylaş:

Boşanma Sürecinin Çocuğa Etkisi


In , , , ,  

Boşanma sürecinde çocuğu strese iten nedenler

  1. Aile içi düzenin değişmesi kaygısı: Çocukların en büyük korkularından biri değişimdir. Bu değişim içerisinde belki bazı yakın akraba veya arkadaşlarıyla görüşmeleri engellenecektir.
  2. Bağlılığın kaybı: Değişik yatak odasına sahip olmak, babayı ve/veya kardeşi sadece haftada bir gün görebilmek gibi.
  3. Terk edilme korkusu: Yaşananları sorumlusu olarak kendilerini görüp suçluluk duyabilir, kendilerini sevgisiz ve güvensiz hissedebilirler. Bakımlarını kimin üstleneceği, hatta okuldan kimin alacağı onlar için kaygı konusudur. Arkadaşlarının nasıl bir tepki gösterecekleri yolundaki düşünceleri bile onları kaygılandırabilir.
  4. Ana-baba arasında olası düşmanlık: Ana-baba arasındaki gerginlik ve tartışmalar, çocuğun kendisini sinirli ve yalnız hissetmesine sebep olur. 

Boşanma sürecinde nelere dikkat edilmelidir? 


  1. Alınan boşanma kararı çocuğa, anne ve babanın her ikisi tarafından anlatılmalı, ne gibi değişiklikler olacağı konusunda bilgilendirilmelidir. "Ayrılmanın sana olan sevgimle hiçbir ilgisi yok. Ayrılıyorum, çünkü biz artık geçinemiyoruz. Tıpkı senin bazı arkadaşlarınla çok görüşmene karşılık, bazılarıyla daha az görüştüğün gibi. Biz de annenle (babanla) bundan sonra daha az görüşeceğiz. Ben seni her zamankinden daha çok seviyorum ve hep seveceğim. Bir tek şey hiç değişmez. Annen her zaman annen, baban her zaman baban olacaktır."
  2. Boşanmanın hemen ardından kent veya ev değiştirme, bakıcı değiştirme, yeni bir evlilik gibi yaşam değişiklikleri ertelenmelidir. Özellikle yeni bir evlilikle ilgili girişim, aradan bir yıl geçmeden, boşanma kesinlik kazanmadan başlatılmamalıdır. Çocuğun boşanmadan önceki mekanında yaşamaya devam etmesi ve aynı okula gitmesi daha uygundur.
  3. Çocuktan ayrı kalacak eş, evden kademeli olarak ayrılmalıdır.
  4. Eşler, boşanmanın çocuk üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin yanında, kendi yaşadıkları olumsuz duyguları göz ardı etmemeli, gerekirse profesyonel yardım almalıdır.


Paylaş:

Çocuğun Hayatında Anne ve Baba Rolü


In , , , , , , ,  


Anne Babanın Çocuğun Yaşamındaki Yeri ve Önemi

  1. Annenin çocuğun yaşamındaki yeri
  2. Çalışan anne yetersiz anne midir?
  3. Babanın çocuğun yaşamındaki yeri.

Annenin çocuğun yaşamındaki yeri


Annenin çocuğun yaşamındaki yeri      Bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği, bebeğe verilen besinlerin ya da yapılan sevgi gösterilerinin niceliğine değil, daha çok anne-çocuk ilişkisinin niteliğine bağlıdır. Yaşamın ilk yılında çocukla kurulan duygusal iletişim, çocukta güven ya da güvensizlik duygularının oluşumuna neden olur.

     Bebek ile annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, çocuğun gelecekte kuracağı bireyler arası ilişkilerinin temelini oluşturur.

Anne Yaklaşımları :


1)    Duyarlı anne :  Bebekten gelen işaretlere ve iletişim simgelerine olumlu tepki verir.

2)  Kabul eden anne: Çocuğuna bakma ve ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğunu genellikle üstlenir. Ara sıra sinirlilik belirtileri gösterir.

3)  İşbirliği eğilimli anne: Çocuğun özerkliğine saygı duyar. Mücadeleci anne ise; çocuğun o andaki ruh alini dikkate almadan, kendi arzularını ona zorla benimsetmeye çalışır. Annenin isteklerinin aşırılığı karşısında başarısızlığa uğrayan çocuk, bir yandan kendi gözünde de değersizleşirken, öte yandan cesareti kırıldığı için, başarı için çaba göstermez.

4) Erişilebilir-ulaşılabilir anne: Çocuğun iletişim girişimlerini tanır ve belli uzaklıktan da bunları fark eder, dolayısıyla dikkati kolaylıkla çocuğa çevrilir.

***Annenin kişisel yaşamı iyi gittiğinde, çocuğuyla çok daha iyi bir ilişki içine girer. Anne icra ettiği mesleğinde mutlu ve her şey yolunda ise veya eşiyle ilişkisinde herhangi bir problem yok ve mutlu ise çocuğa karşı tutumu da olumludur. Buna karşılık anne bir şeylerden endişe duyduğunda, çocuğun hareketleri daha fazla canını sıkacaktır.

***Babanın "dolaylı görevlerinden biri" de sıcak anne-çocuk ilişkisinin zeminini hazırlayabilmektir. Yapılan bazı araştırmalara göre, böyle bir ilişkinin gerisinde, "destekleyen baba" faktörünün olduğu görülmektedir.

Eğer baba, sorumluluklarının bilincinde bir bireyse, bu durum annenin rahatlamasına ve çocuğuyla sıcak ilişkiler geliştirmesine sebep olur.

Sonuç olarak, mutlu ve doyumlu çocuklar yetiştirebilmek için, öncelikle annenin mutlu ve doyumlu bir birey olması gerekir.

Çalışan anne yetersiz anne midir?

Çalışan anne yetersiz anne midirÇalışmayan ve çocuğunu ayak bağı gibi gören anneyle kıyasla, ‘’çalışan, fakat zamanını doğru ve kaliteli kullanan’’ anneyi tercih etmekteyim.

  Çalışan annenin, zamanını doğru kullandığı takdirde yetersizliği söz konusu değildir.

 Önemli olan " çok zamanın" değil, "kaliteli zamanın" birlikte geçirilmesidir.
Anne, 2.5 yaşından itibaren çocuğu haftada bir veya iki gün bir anaokulunun oyun grubuna, kendisi de kurumda kalmak koşuluyla iki saatlik bir süre için götürebilir.3 yaşından itibaren yarım günlük kurumda okul öncesi eğitim izleyebilir. Ardından okul çağına kadar izlenecek tam günlük "okul öncesi eğitim" programı, çocuğu okula hazırlar.

Babanın çocuğun yaşamındaki yeri

Babanın çocuğun yaşamındaki yeri
   Babanın bebeğe bağlanması, anneye öz bağlılıktan o kadar da farklı değildir. Bununla birlikte, babaya özgü bağlılık, annelerin bağlılığından çoğu kez daha düşük bir yoğunlukta gibidir. Baba, hem eşine hem de çocuğuna karşı koruyucu bir yaklaşım içerisinde olmasına karşın, çocuğun beslenme, bakım sorumluluğunu anneden daha az üstlenir.


  Baba, bebeğiyle süre olarak daha az zaman geçirse bile burada önemli olan, annede olduğu gibi, geçirilen sürenin ne kadar olduğundan çok, sürenin nasıl geçirildiğidir. Etkileşimin kalitesi süreden daha önemlidir.

 Bebek ağlamaya başladığında, "kodu" çözüp mesajı alan, ağlama nedenini belirleyen kişi, baba değil, annedir. Bebek stres durumlarında, babadan çok anneyi tercih etmektedir. Bütün bunların yanında baba, çocuğu, yoğun yaşanan anne-çocuk bağlılığından koparıp onun ‘’dış dünyaya açılmasını’’ sağlayan kişidir.

    Yeni doğan için anne, kendi bedeninin uzantısıdır. Çocuk babayı kendinden farklı olarak algılar, anne ise daha çok kendisine benzeyendir. Babayla yaşana ilişki, ileriki yıllarda, erkek ve kız çocukların cinsel kimliklerine karşı olumlu bir tutum kazanmalarında önemli bir etkendir.

    Baba, çocuğun "sosyal gelişiminde" ve "öz güvenin" kazanılmasında, önemli bir etkiye sahiptir.

    Babalarıyla yeterince birlikte olamayan, dolayısıyla "özdeşleşme" sürecini yeterince yaşayamayan çocukların "cinsel kimlik" geliştirirken baba modelinden mahrum büyümeleri, bu konuda olumsuz bir etken olarak dikkatimizi çeker. Böyle durumlarda, nadiren erkek çocuğun "özdeşim modeli" olarak anneyi almasından dolayı "cinsel kimlik sapması" yaşadığı, kendisini  anneyle özdeşleştirerek, zaman zaman annesinin makyaj malzemesini kullandığı ve onun davranışlarını taklit ettiğini, gösteren örneklerimiz bulunmaktadır. "Güven supabı" olarak değerlendirildiğinden, yokluğu durumunda çocukta, bazı korkulara, güvensizlik belirtilerine rastlanabilir.

SPELKE VE ARKADAŞLARI ( 1973’ te ) : En güvenli çocukların, babalarıyla en çok ilişki kuran çocuklar olduğunu saptamıştır.

     Erken gelişim yıllarından itibaren çocuklarıyla ‘’tensel temas’’ içesinde olan, onları kucaklayan babaların, çocuklarının ilerideki okul başarılarını olumlu etkiledikleri saptanmıştır.


ÖNERİ:  Emre Kongar’ın Kızlarıma Mektuplar adlı kitabı ‘’Babanın çocuğun yaşamındaki yeri’’ hakkında çok güzel örnekler vermekte.
Paylaş:

Çocuklar Kaç Yaşında Cinsellik Sorularına Başlar


In , , , ,  

Çocuklar kaç yaşlarında bu soruları sormaya başlarlar? 



Çocuklara cinsel bilgiler vermenin en ideal zamanı?

Bilgi verirken ailenin yüz ifadelerinin önemi nelerdir?


Çocuğa cinsel bilgiler vermenin en ideal zamanı onun bu konularda soru sormaya başladığı dönemlerdir. Bu tür sorular genellikle 3 yaş civarında sorulmaya başlanır. Genellikle ilk sorular kendi bedeni, anne babasının bedeni, ya da dünyaya gelen kardeşi ile ilgilidir.

En can alıcı sorular: 


1) "Bebekler nasıl gelir?" .

*Bebekler  annelerinin karnında büyürler. Orada bebeklerin büyümesi için özel bir yuva vardır. Burada büyürler ve bir süre geçtikten sonra dışarı çıkarlar.

2) "Ben nereden geldim?"

*4 yaşına kadar "Annenin karnında oldun ve doğuma kadar orada güven içinde büyüdün" yanıtı verilebilir.

4-6 yaş arasında ‘’ Bütün bebekler gibi sen de babanın bir tohumu ve annenin bir yumurtası, annenin karnında bir araya geldiler; yani sen çok özelsin.’’ şeklinde cevap verilebilir.

Cinsel konulardan bahsederken yüz ifademiz çok önemlidir. Gergin ve huzursuz davranışlar çocuklar tarafından hemen algılanır. Eğer huzursuz, gergin ve utangaç bir ifade ile cevap veriyorsak çocuklar bu onu da aslında kötü bir şey olduğu mesajını alırlar.


Birbirini incelemek isteyen çocuklara tepkimiz nasıl olmalı?


Çocuklar kendi vücutlarını ve karşı cinsin vücudunu incelemek ister, keşfetmek ister.
Böyle bir durum ile karşılaştığımızda çocuğa bağırmak ve tepki göstermek yerine merak duygularını gidermek için öğrenmek istedikleri şeyleri size sorabileceğini söyleyebilirsiniz. Çocuğun bu merakı doğal karşılanmalı. Çocuk arkadaşının bu işten hoşlanmayacağını bilmeli ve bu işin uygun olmadığı anlatılmalıdır.

Paylaş: