MASALLARIN ÇOCUKLARA KATTIKLARI

Masalların Çocuklara Kattıkları

1) Masal nedir?

2) Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

3) Masallar ve çocuk gelişimine etkileri

MASAL NEDİR?

Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikâyelerine masal denir.

Çoğunlukla çocuklar istediği için ve uykuya daha rahat dalabilmeleri için anne ve babalar çocuklarına masallar anlatırlar. Çocuklarımıza anlattığımız bu masalların uyku getirmenin dışında o kadar çok faydası vardır ki aslında…

Masallar sayesinde çocuklarımıza yol göstermiş oluruz. Masal anlatarak her şeyden önce çocuğunuzla birlikte verimli vakit geçirmiş oluyorsunuz. Çalışan anne ve babalar için yatmadan önce çocuğuna masal anlatmak paha biçilemez bir birliktelik zamanıdır.

Masal anlatarak çocuğunuzun iyi bir dinleyici olmasını sağlayabilirsiniz. Dikkat problemi olan çocuklar masallarla, daha iyi bir dinleyici olabilirler.

Masal anlatarak çocuğunuzun kelime dağarcığına birçok kelime ekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun yaptığı hataları düzeltmek için ve vermek istediğiniz olumlu mesajları uygun bir dille anlatabilmek için, ona masallar anlatabilirsiniz.

Yalnızca var olan masalları değil aynı zamanda kendiniz de masallar üretebilirsiniz. Bu sayede günümüzde karşılaşabileceği tehlikeli durumlar karşısında nasıl davranması gerektiğini çocuğunuza benimsetebilirsiniz.

Çocuğunuza masal anlatırken zaman zaman duraksayarak masaldaki kahramanın ne yapması gerektiğini konuşabilirsiniz. Böylece çocuğunuzun problem çözme becerisine katkıda bulunmuş olursunuz.

Çocuğun yaşı büyüdükçe masalı anlatmanın haricinde bir kitaptan okuyarak, kitaba olan ilgisinin artmasına yardımcı olabilirsiniz. Özellikle küçük çocuklar için üretilmiş resimli masal kitapları çocuk henüz okuyamasa da kitap sevgisinin kazanılmasında büyük fayda sağlar.

Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

Anlatacağınız masalın çocuğun yaşına uygun olması gereklidir. Çünkü bazen korkutucu masallar çocuğunuzun yaşına uygun olmayabilir, ya da masaldaki karakter çocuğun ilgisini çekmeyebilir.

1 ile 3 yaş arasındaki çocuklar için eğlenceli masalları tercih etmelisiniz. Konu akıcı olmalı. Küçük çocuklar için en uygun olanı kısa ve akıcı kelime dağarcığının gelişmesine katkıda bulunabilecek masallardır. Kedi, köpeklerin bulunduğu kuşların konuştuğu masallar oldukça ilgilerini çeker.

3-4 yaş arasındaki çocuklar artık daha uzun masalları takip edebilirler. Bazı olumsuz durumların farkına varabilirler. Seçici davranarak bazı kahramanların bulunduğu küçük öğütler veren masallar anlatabilirsiniz.

4-5 yaşındaki çocuklar artık neyin gerçek neyin hayal olduğunun farkındadırlar. Bu yaş aralığındaki çocuklarınız masal dinlerken çok fazla soru sorarlar. Olumlu ve olumsuz durumların farkına vararak kendilerince çıkarımlarda bulunabilirler.

MASALLAR VE ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Genellikle kız çocuklar kız, erkek çocuklar erkek karakterlerle özdeşleşerek ilerideki kişiliklerinin temellerini atarlar. Kabaca 4-5 yaşına gelmiş bir çocuk masallarda anlatılan birçok olayın aslında gerçek olmadığını bilir. Zaten bu amaçla masallara başlarken söylenen ve ‘bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan tekerlemelerin amacı da çocuklara bu mesajı vermektir.

Bunu yanı sıra masal anlatan kişinin de çocuğa zaman zaman olağanüstü olayların sadece masallarda olacağını söylemelerinde fayda vardır. Aslında çocukların masallardan almaları gereken şey onların hayal dünyasına hitap ederek, onların dünyasına girerek ki bu şekilde daha eğlenceli ve kolay öğrenirler, gerçekte nasıl biri olmaları gerektiğinin ipuçlarını vermektir.

Günümüzde yoğun iş tempoları nedeniyle anne babalar çocuklarına masal okumak için vakit bulamamaktan yakınmaktadırlar. Ayrıca çizgi filmlerin ve dizilerin hayatımıza girmesiyle birlikte çocuklar masal okumak yerine bu tip programları seyretmeye ağırlık vermektedir.

Üstelik çocukların bazen kendilerine hitap etmeyen dizi ve programları seyretmeleri veya şiddet içeren ve doğru mesajlar vermeyen çizgi filmleri izlemeleri henüz kişilikleri yeni gelişmekte olan bu çocukların yanlış figürlerle özdeşleşmesi sorununu gündeme getirmektedir. Örneğin 6 yaşında, şiddet içerikli davranışları nedeniyle değerlendirmem için getirilmiş bir çocuğun ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ şeklinde yönelttiğim soruya ‘Mafya babası’ cevabını vermesi hayli düşündürücüdür. Üstelik bu tip örneklere hiç azımsanamayacak sıklıkta rastlamaktayız.

“Masal dinlememiş çocuklar büyüdüklerinde kedi resmini bile cetvelle çizerler.”

CEMAL SÜREYYA

anne baba çocuk ilişkisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anne baba çocuk ilişkisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yeni Doğan Bebeğin Getirdiği Kardeş Kıskançlığı


In , , , , , ,  

Yeni Doğan İle Beraber Kardeş Kıskançlığında Ebeveynlere Düşen Görevler 


Çocuğun kıskançlığı anormal bir davranış değildir. Birçok durumda kıskançlık, ilginin ve şefkatin kaybolmasına verilen tepkidir. Bazı durumlarda bu tepki ciddi boyutta ya da kalıcı olabilir ve çocuğun gelecekteki hayatını olumsuz etkileyebilir.

Kardeşini kıskanan çocuk farklı birçok tepki gösterebilir. Küçük kardeşe yönelik saldırganlık, bebeksi davranışlara geri dönüş (katı yiyecekler yemeyi reddetme, mesane kontrolünü kaybetme, vb.), anneden ya da genelde insanlardan kendini geri çekme ya da duyguları bastırma (“umurumda değil”) gibi tutumlar örnek verilebilir.

Diğer yandan, çocuk 4 yaşına basana dek kardeşe sahip olmazsa ve gerektiği yerlerde bağımsız davranmayı öğrenmişse, kıskançlık gösterme olasılığı daha azalır. Bu durumda çocuğun kardeşine yardım etmek, bağımsızlık girişimlerinin bir parçası olduğu için çocuğa kendini iyi hissettirir.
Çocukların kıskançlık duygularını bastırmak yerine ifade etmeleri, onların duygusal stresten uzaklaşmalarına ve bastırılan düşmanlıkların gerilimini atmalarına yardım eder. Kıskanç çocuk, diğerlerinin sevgisini hak etmediğini düşünürse kendini kötü ve değersiz olarak değerlendirir. Bu yüzden aileler çocukların gereksinimlerini karşılayarak sürekli şefkat göstermelidirler.


Çocuğunuzu hazırlama sürecinde yapabilecekleriniz:


1.  Çocuğunuzla onun bebekliği ile ilgili anıları paylaşın. Bebeklik döneminde çekilmiş fotoğraflarına ve o dönemde almış olduğunuz kitaplara beraber bakın. Onunla ne kadar ufak göründüğü, o zamanlar yürüyemediği ve kendi kendine yemek yiyemediği hakkında konuşun.

2. Çocuğunuzla onun bebeklik dönemindeki giysilerini ortaya çıkartın. Beraber yeni doğan bebeğin giyebileceği kıyafetleri seçin.

3. Çocuğunuzla abla ya da ağabey olma konularını içeren hikayeler okuyun. Kıskançlık gibi duygularla baş etmesine yardımcı olacak kitaplar seçin.

4. Varsa yeni doğum yapmış bir arkadaşınızı çocuğunuzla beraber ziyaret ederek, çocuğunuzun bebeği görmesini sağlayın.

5. Kardeşine söylemesi için basit bir ninni öğretin.

6. Siz doğum için hastanede olduğunuz sürece ona kimin bakacağını söyleyin.

7. Çocuğunuza bir bebek beklediğinizi söylediğinizde size hiçbir şey söylemeyebilir, ya da karnınıza dokunarak bebekten nefret ettiğini söyleyebilir. Bu durum karşısında şaşırabilir ya da hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Ama size duygularını ifade ettiği için şanslı sayılırsınız. Çocuğunuzun rahatlıkla hissettiklerini size söyleyebilmesi size güvendiği içindir. “Bunu bana söylediğine sevindim. Kardeşin doğunca sana zaman ayıramayacağımı mı düşünüyorsun? Eğer böyle hissedersen yanıma gel ve bunu bana söyle. Beraber bir şeyler yapabiliriz” diyerek onu rahatlatabilirsiniz.



Bebek doğduktan sonra;



1. Eğer mümkünse, sizi hastanede ziyaret edebilmesi için gerekli hazırlıkları yapın.

2. Onu sık sık telefonla aramaya çalışın.

3. Hastaneden eve dönüşte ona verebileceğiniz bir hediye hazırlayın.

4. Eve girerken bebeği bir başkası taşırsa, sizin de oğlunuzu ya da kızınızı kucaklama fırsatınız olur ve yeni kardeşini onunla beraber karşılamış olursunuz.

5. Bebekle ilgilenmek oldukça zamanınızı alacaktır. Diğer çocuğunuz bebekten önceki zamanda olduğu kadar onunla ilgilendiğinizi hissetmeyebilir. Her ikinizin de beraber yapmaktan keyif aldığı aktiviteler yaratın. Örneğin, beraber kitap okuma, oyun oynama, parka/yemeğe gitme, vb. gibi. Verdiğiniz kısa süreli fakat yoğun ilgi bile çocuğunuzun kendini iyi hissetmesini sağlayacaktır. Bunu yatmadan önce, bebek uyuyunca vb. gibi uygun zamanlarda yapabilirsiniz.

6. Oyuncak bebekleriyle ya da ayıcıklarıyla oynarken de kardeşine duyduğu duyguları, hatta kızgınlığını gösterebilir. Bazı çocuklar çizerek ya da anlattıkları hikayelerle duygularını ifade edebilirler. Çocuğunuzun bebeğe alışması aylar alabilir. Bu zor zamanlarda onu daha fazla kucaklamanıza, ona daha çok sevgi göstermenize ihtiyaç duyabilir.

7. Çocuğunuz geriye dönüşler yaşayıp “bebek” gibi davranabilir. Örneğin bebek gibi konuşup, biberondan süt içmek isteyebilir. Eğer bu davranışlarını görmezden gelirseniz zamanla kaybolacaktır. Ona, daha büyük olduğu için yapabildiği davranışları ve bunları izlemekten keyif aldığınızı hatırlatın. Örneğin, yürüyebildiği, konuşabildiği, oyun oynayabildiği, vb. gibi.

8. Kardeşine yardım edebileceği fırsatlar yaratın. Örneğin, bebekle konuşması ya da ona şarkı söylemesi, bezini ya da suyunu getirmesi, vb. gibi). Çocuklar yardım ettikleri zaman kendilerini önemli ve işe yaramış hissederler.
Paylaş:

Çocuk İstismarı


In , , , , , , , , ,  

ÇOCUK İSTİSMARI

Çocuk istismarı fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmal olmak üzere dört başlık altında toplanmıştır.


Çocuk istismarı ancak son 20-30 yıldır dünya gündemine gelebilmiştir. Çocuğun kötüye kullanımı insanlık tarihinin her döneminde rastlanan bir gerçektir. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen Arap kabilelerinden sanayi toplumunda çocukları gücünün üstünde ve dayanılmaz şartlarda tehlikeli işlerde çalıştıran batılı toplumlara kadar her toplumda çocuk istismarı görülmüş ancak çeşitli nedenlerle bunlar su yüzüne çıkamamıştır. Çocuk istismarı daha çocuk anne karnında iken başlamakta hak olan hayat hakkında kürtajla son verilmektedir.

Yapılan araştırmalar çocuk istismarının tüm dünyada tahmin edilmeyecek derecede yüksek olduğunu bildirmektedir. Amerika’da 1985 yılı içinde yaklaşık 1.5 milyon çocuğun istismara uğradığı istatistik raporlarında bildirilmiştir. Aynı yıl 5.000 çocuğun çeşitli tacizler nedeniyle hayatını kaybettiği ve bu çocukların ortalama yaşlarının 2.5 olduğu rapor edilmiştir. Bu sayı gün geçtikçe artmaktadır. Kendi toplumumuzda sistemli araştırmalar yetersiz olsa bile klinik gözlemler çocuk istismarının hiç de azımsanmayacak boyutlara ulaştığı gerçeğini açıkça göstermektedir.

Çocuklara yönelik cinsel saldırıları anlatan ilk adli tıp kitabı 1857’de yazılmıştır. Travma ile psikolojik hastalık arasındaki ilişki 19. Yüzyılın son 20 yılında tam olarak anlaşılmaya başlamıştır. Travma bozukluğunun daha fazla sıklıkla ev içi şiddet ve cinsel tacize bağlı olduğunu fark etmek için 1970-80’li yıllara kadar beklemek gerekmiş, kadınların daha çok etkilendiği aile içi şiddet gözden kaçmıştır. Çünkü şiddet kişilerin özel hayatında yaşanıyordu; bu nedenle gizlemek de, baskı ile gizlenmesini sağlamak da kolay olmuştu.

ÇOCUKLUK ÇAĞI İSTİSMARLARI

Çocuk İstismarı

FİZİKSEL İSTİSMAR

Fiziksel istismar çocuğun bedenine kendisinden büyük bir kişi tarafından sağlığını bozacak ve yaralanma oluşturacak şekilde zarar verilmesi demektir. Fiziksel istismar genellikle ebeveyn ya da çocuğa bakım veren başka bir kişi tarafından uygulanır.

Fiziksel istismar, dövmeden bıçakla yaralanmaya kadar geniş bir yelpaze içinde yer alır. Bağlama, bir odaya ya da dolaba kapama gibi yöntemler de fiziksel istismar sayılır. İnsanlar niçin çocuklara ya da çocuklarına karşı şiddet kullanırlar? Çocuğa uygulanan şiddetin temelinde şiddet uygulayan kişinin kendi ruhsal sorunu yatar. Tabii ki bu sosyal etkenleri göz ardı etmeliyiz anlamı taşır. Kendileri fiziksel şiddet uygulayan ebeveynlerin büyük bölümünün küçüklüğünde fiziksel şiddete maruz kaldığı bir gerçektir.

CİNSEL İSTİSMAR

Çocuğun kendisinden büyük bir kişi tarafından cinsel obje olarak kullanılmasına cinsel istismar adı verilir. Cinsel istismar çocuğu cinsel ilişkiye girmeye zorlamaktan cinsel amaçlı öpme, okşama gibi davranışlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Çocukların pornografik yayınlarda kullanılması da bir çeşit cinsel istismardır.

Cinsel istismarın aile içinde olmasına ensest adı verilir. Aile içi cinsel istismar genellikle uzun süre devam eder. Aynı ortamı paylaşma nedeniyle çocuk her an tacize uğrama riski altındadır.
1980’li yılların başında özellikle ensest üzerine yayınlanan kitaplar geniş yankılar uyandırmış ve tüm bu çalışmalar sonucu tecavüz, dayak ve savaş deneyiminin aynı sendroma yol açtığı fark edilmiştir. Cinsel istismara uğrama yaşı fiziksel istismara göre biraz daha geçtir. Cinsel istismara genellikle 6-7 yaşlarından büyük çocuklar uğramaktadır. Ergenlik dönemi cinsel istismarın en sık yaşandığı dönemdir. Kız çocukları erkek çocuklarına oranla daha fazla risk altındadır.

Amerika’da yapılan araştırmalarda kadınların %19 erkeklerin ise %9’unun çocukluk ya da ergenlik dönemlerinde zedeleyici bir cinsel deneyime maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Yine İngiltere’de çocukların %1’inin cinsel tecavüze uğradığı bildirilmiştir. Ülkemizde bu konuyla ilgili araştırmalar az olsa da, bu tür yaşantıları olan hastalarla ilgilenen psikiyatristler tabu halinde bulunan bu durumun yurdumuzda da hiç de ender olmadığını bildirmektedir.

Cinsel taciz ile fiziksel taciz bir arada görülebilir. Cinsel tacizde bulunan kişi aynı zamanda onu döver, hırpalar ve zarar verir. Dövme ve işkencenin olduğu tacizlerde çocuk başına gelenlerden dolayı yoğun korku içindedir. Başına gelebileceklerden korkması nedeniyle tacizi başkalarına anlatmaktan kaçınır. Kimsenin kendisine inanmayacağı düşüncesiyle çocuğun tacizi gizli tutmasına neden olur. Anne ve babalar çocuklarından gelen bu şekilde ima ve uyarıları dikkate almalı, gerçeği öğrenme çabasına girmelidirler. Yoksa, ‘’O böyle şey yapmaz’’ , ‘’ Aman canım böyle şey olur mu’’ şeklinde yaklaşımlar çocuğun tacizine göz yummamız anlamına gelir.

DUYGUSAL İSTİSMAR

Birçok anne ve babanın çocuklarını devamlı eleştirdiklerini hatta zaman zaman onu aşağılayıcı sözler söylediklerini biliriz. Çocuğa sürekli şekilde reddedici, yıldırıcı, kötü yola teşvik edici, aşağılayıcı ve aldırmaz bir yaklaşımda bulunmaya duygusal istismar denir.
Duygusal istismar sayılabilecek bazı yaklaşımlar;

duygusal istismar

  • Çocuğun devamlı aşağılayıcı, küçük düşürücü söz ve davranışlara maruz kalması
  • Çocuğun günah keçisi gibi muamele görmesi
  • Çocuğun söylemediği sözlerden dolayı suçlanması ve iftiraya maruz kalması
  • Anne- baba tarafından çocuğun öpme, dokunma gibi eylemlerin yasaklanması
  • Anne babanın çocuğu disipline etmek için dayak veya evden atma ile tehdit edilmesi.
  •  Anne babanın çocuğu saldırganlık ve şiddete teşvik etmesi.
  • Çocuğun aile içi etkinliklerine alınmaması, yok sayılması
  • Çocuğun yardıma çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde anne babanın ilgisizliği ve umursamazlığı
  • Anne babanın arkadaş ilişkilerine, kendilerinden başka kişiler ile ilişkilerine aşırı sınır getirilmesi.


İHMAL

İhmal çocuğa bedensel ve duygusal olarak gerekli bakım ve ilginin sağlanmaması demektir. Çocuğun beslenme, güvenlik ve gerektiğinde tıbbi bakımı gibi doğal ihtiyaçlarının karşılanması ile sevgi, ilgi ve destek görmesi bedensel ve ruhsal gelişimi için vazgeçilmezdir.

Anne ve baba çocuğunun bakımı ile sorumlu kişilerdir. Çocuk belli bir yaşa kadar beslenmesi, giyinmesi, tehlikeye karşı korunması için mutlaka büyük bir insandan yardım görmek zorundadır. Bu bakımı verecek birinin olmaması ya da anne babanın bu gereksinimleri karşılayamaması durumunda ihmalden söz edebiliriz. Eğitim almak da çocuğun temel gereksinimlerinden biridir. Eğitim yaşı geldiği halde çocuğun gerekli eğitimi alamaması çocuğun ihmali olarak değerlendirilir.

Çocuğun sevilme, şevkat ve ilgi görme gibi duygusal ihtiyaçları da vardır. Çocuğa bakım veren kişi ya da kişilerin çocuğun bu duygusal ihtiyaçlarını gidermeleri gerekir. Sevilmeyen, şevkat ve ilgi gösterilemeyen çocuklar ihmale maruz kalmış olurlar. İhmale uğrayan çocukların büyük çoğunluğunda, ileri dönemlerde çeşitli ruhsal sorunlar gelişecektir. Çocuğunu ihmal eden anne ve babaların önemli bir kısmında ruhsal sorunların varlığı bilinmektedir.

SAKINCALI TERBİYE

  • Dayak atma
  • Sürekli bağırma, aşağılama, hor görme ve beddua etme
  • Başkalarının yanında çocuğu küçük düşürücü söz ve davranışlar
  • Çocuğu onu bırakma ve terk etmeyle tehdit etme
  • Sürekli mahrum etme cezası uygulama
  • Altından kalkamayacağı bir işi yükleme
  • İşlemediği suçtan dolayı cezalandırma
  • Çocuğun arkadaşlarıyla ilişkisini yasaklama


Paylaş:

Kız Çocuğun Anne ile İlişkisi


In , , , , , ,  

Kız Çocuğu İle Anne Arasındaki İlişki Nasıl Olmalı ?


Anne İle Kızın Tatlı Rekabeti
Kız çocuğun anne ile çatışması 3-6 yaş arasını kapsayan döneme dayanır. Kız çocuğun anneye olan bağlılık ve yakınlığı yerini babaya karşı yakınlaşmaya bırakır çünkü anne onun için artık rakiptir. Bu dönemde anneye karşı kırıcı davranışlar ortaya çıkabilir. Kız çocukların babaya düşkünlüğü herkes tarafından bilinir. Babaların sıklıkla anneye ayıracak zamanı yokken, kızları için akan sular durabilir!

Bu dönem çocuğun cinsel kimliğinin kazanması açısından çok önemlidir. Anne çocuğun davranışlarını kişiselleştirilemez ve rekabete katılmazsa kız çocuk ile iyi bir ilişki oluşur. Anneyi taklit ederek babaya yakınlaşmaya çalışır. Rol model annedir.

Kız çocuğun anne ile çatışması Kızınızla rekabet tuzağına düşmeden, onunla arkadaş olmaya çalışın. Ancak arkadaş olacağım diye, anne olduğunuzu unutup ergen havalarına bürünmeniz de gerekmez. Anne-kız arasında nesil farkı vardır ve size iyi bir çözüm gibi görünen seçenekler ona saçma ya da işe yaramaz görünebilir. Dolayısıyla akıl vermek yerine, iyi bir dinleyici olun. Pek çok kere iyi bir dinleyiciye sıkıntısını anlatmak, çocuğun kendi çıkış yolunu bulmasına olanak sağlar. Her konuda sizinle konuşabileceği ve sıkıntıya düştüğünde yanında olacağınız güvencesini ona verin. Özellikle de cinsellik konusunda açık olun ve bu konuyu tabu ya da yasaklarla örtmektense, paylaşılabilir bir alan olarak sunun. Unutmayın, yasaklar ve cezalar insanı daha büyük yanlışlar yapmaya itebilir.

Sağlam bir ilişki ve iletişim, sizin için önemli olan değerleri kızınıza aktarmanıza yardımcı olur. Ona ders vermek yerine, kendi deneyimlerinizi ve hatıralarınızı paylaşabilirsiniz. Ancak bu, onun da sizin gibi hareket edeceği anlamına gelmez. Anne-babalar çocuklarına kendi değer ve doğrularını öğretebilir, ancak onların ne şekilde davranacağını veya hangi yoldan gideceklerini belirleyemezler. Aşırı kontrol etmeye çalıştığınız taktirde çocuğunuz sizden uzaklaşacaktır.

***Anne, kız için ilk aşktır. İkinci aşka geçiş yaptığında da ilk rakip haline dönüşür. Bu sebeple tüm ebeveyn çocuk kombinasyonlarında ki ilişkiler içinde en karmaşık doğaya sahip olanıdır. Kız annesi ile ilgili çatışmalar halindeyken, anne de kendi annesiyle olan çatışmalarını bu ilişkiye getirir.
anne kız ve 3 nesil ilişkisi

İlişkinin sağlıklı kurulmasını etkileyen en önemli faktör aşırı baskın, mükemmeliyetçi, beklentileri yüksek anneler... Her şeyin en iyi şekilde, kendi kurallarına uygun yapılmasını isterler. Aksi takdirde yaptığı tenkitlerle çocuğun ezilmesine neden olur. Çocuğun kendisini ifade etmesine izin vermez.

Aşırı koruyucu anneler de kız çocukla çatışmaların ortaya çıkmasına yol açar. Sürekli dış dünya tehlikelerle doludur ve kız çocuğunun bunlarla başa çıkamayacağı endişeleri içinde hareket eder. Evliliğinde ve hayatında problem yaşadıkça tüm dikkatini çocuğa yöneltir. Kendi annesiyle yaşadığı çatışmaları yansıtır. Bu durum dünyayı keşfetmeye ve öğrenmeye hevesli kız çocuğun anne ile yaşadığı çatışmaları artırır.

Anneler kızlarını korumak, ve hataya düşmelerini önlemek için nasihatlerde bulunur, kızlar ise annelerinin destek olmasını beklerken kendilerinin anlamadıklarını, eleştiride bulunduklarını düşünür. Durum böyleyken anlaşabilmek zor gibi gözükse de imkansız değildir.

Anneler ve kızları arasındaki uyuşmazlıklar günümüzde sıkça rastlanan bir durum. Peki, bu anlaşmazlıklar nasıl çözülür?


BİRBİRİNİZİ DİNLEYİN :  Dinlemek her zaman iyi bir çözüm yoludur. Karşılıklı olarak birbirinizi dinlemeyi bilmelisiniz. Bu sayede yanlış anlaşılmaların getirdiği tartışmalar ortadan kalkacaktır.

EMPATİ KURUN : Kendinizi kızınızın yerine koyup nasihatlerinizi bu şekilde verin.

AŞIRI KONTROLCÜ TAVIRLARLA YAKLAŞMAYIN: Amacınız kızınızı korumaya çalışmak olsa da, sadece sizin istediklerinizi yapmasını, sizin düşüncelerinize katılmasını beklemeyin.  Bazı şeyleri yaşayarak, yanlış yaparak öğrenmesine müsaade etmeli, sonucu her ne olursa olsun, yanında olmalısınız.

BİRBİRİNİZE DESTEK OLUN: Tavsiyelerinize uymazlık yapıp hata yaptıklarında çok fazla üstüne gitmeyin. Olan zaten olmuştur, bunu değiştiremezsiniz. Hata yaptığının zaten farkına varacaktır. Onu daha önce uyardığınızı, eğer sözünüzü dinleseydi bu sonuçların olmayacağını, yine de ona destek olduğunuzu söyleyin. Ona, her şeye rağmen sırtını dayayabileceği bir anneye sahip olduğunu hissettirin. Anne çocuğuna destek vererek hayatı keşfetmesi için cesaretlendirmeli, çocuğun karar verme yetisini geliştirmeli.

BAŞKALARINI ÖRNEK GÖSTERMEYİN: Örnek gösterilmesini sadece kızlar değil, aslında hiç kimse istemez. Empati kurmanız gereken konulardan biri de budur. Eşinizin size başkalarını örnek göstermesinden hoşlanmayacağınız gibi siz de kızınıza bunu yapmaktan kaçınmaya çalışın.                     
**Anne-kız çocuk arasındaki ilişkisin de annenin tutumuna göre kız çocuk ya pasif, hata yapmaktan korkan, içe kapanık bir kişilik geliştirir ya da talepkar, inatçı, benmerkezci davranışlar içine girer.

Saatler süren ‘anne kız muhabbetini inceleyen Tannen’ın incelediği ikililer için ilk tespiti, ‘fazla yakınlığın’ sorunlara sebep olduğu yönünde. Tannen, basit olayların vahim yanlış anlaşılmalara ve kavgalara neden sebep olduğunu, “Çok yakın olduğunuzdan dolayı diğerinin sinirini bozma ihtimaliniz daha yüksek” diye açıklıyor.

SAÇ, KIYAFET VE KİLO


Tannen’ın iddialarından bir diğeri de anne-kızlar arasında en çok konuşulan konuların başında saç, kilo ve kıyafetin gelmesi. Bu ‘üç büyük’ hakkında geçen tartışmalar ise farklı noktalardan kaynaklanıyor. Tannen’ın ilk argümanı, kadınların dış görünüşlerindeki alternatiflerin erkeklere kıyasla çok daha fazla olması. Bu da annelerin tavsiyelerinin ‘sınırlarını’ biraz genişletebiliyor.

Hangi sıklıkla bir kadına bakıp ‘Eğer şöyle olsaydı daha iyi görünürdü’ diye düşünüyorsunuz. Uzun, kısa, kıvırcık, düz, arkaya yatırılmış, boyalı, boyasız… Sonsuza kadar sayabilirsiniz” diyen Tannen, kızlarını daha iyi görmek isteyen annelerin de aynı sebeple kızlarının dış görünüşleri hakkında çok fazla yorumda bulunduğunu düşünüyor. Ancak ‘Saçına biraz ışıltı versen daha iyi olur sanki’ diyen bir anneyi kızı ‘Annem saçımın çirkin olduğunu düşünüyor’ diye algılayabiliyor. 

ONA KENDİ HAYALLERİNİZİ YÜKLEMEYİN


Gerçekleştiremediğiniz hayalleri kızınızın gerçekleştirmesini beklemeyin. Onun kendi hayallerini kurma ve peşinden gitme özgürlüğü olsun. Kız veya erkek fark etmez, ancak aynı cinsiyetten olduğu için kızlar bu duruma daha sık maruz kalıyorlar. Oysa çocuklar, annelerinin uzantısı değildirler. Sizin yolunuzu seçmek, kızınızın sizden ayrı bir birey olmasını güçleştirir.

 Beklentileriniz gerçekleştirememek ilişkinizi zedeleyebilir. Hayatın her birey için getirdiği onca yük varken; bir de anne-babanın gerçekleştiremediği hayallerin yükünü taşımak çocuğa haksızlık olur.

Kendine güvenli, ayakları yere basan, güçlü bir kız çocuğu yetiştirmek için; her şeyden önce ona inanın, güvenin ve daima destekleyici olun. Sadece başarılarında değil, başarısızlıklarında da yanında olduğunuzu hissettirin. Kadınlar üzerinde toplumsal baskıların halen çok yoğun olduğu bir ülkede yaşadığımız gerçeğini göz ardı etmeden; kızınızın engeller ve baskılar altında ezilmeden yola devam etmesi için onu cesaretlendirin.



Paylaş:

Boşanma Sürecinin Çocuğa Etkisi


In , , , ,  

Boşanma sürecinde çocuğu strese iten nedenler

  1. Aile içi düzenin değişmesi kaygısı: Çocukların en büyük korkularından biri değişimdir. Bu değişim içerisinde belki bazı yakın akraba veya arkadaşlarıyla görüşmeleri engellenecektir.
  2. Bağlılığın kaybı: Değişik yatak odasına sahip olmak, babayı ve/veya kardeşi sadece haftada bir gün görebilmek gibi.
  3. Terk edilme korkusu: Yaşananları sorumlusu olarak kendilerini görüp suçluluk duyabilir, kendilerini sevgisiz ve güvensiz hissedebilirler. Bakımlarını kimin üstleneceği, hatta okuldan kimin alacağı onlar için kaygı konusudur. Arkadaşlarının nasıl bir tepki gösterecekleri yolundaki düşünceleri bile onları kaygılandırabilir.
  4. Ana-baba arasında olası düşmanlık: Ana-baba arasındaki gerginlik ve tartışmalar, çocuğun kendisini sinirli ve yalnız hissetmesine sebep olur. 

Boşanma sürecinde nelere dikkat edilmelidir? 


  1. Alınan boşanma kararı çocuğa, anne ve babanın her ikisi tarafından anlatılmalı, ne gibi değişiklikler olacağı konusunda bilgilendirilmelidir. "Ayrılmanın sana olan sevgimle hiçbir ilgisi yok. Ayrılıyorum, çünkü biz artık geçinemiyoruz. Tıpkı senin bazı arkadaşlarınla çok görüşmene karşılık, bazılarıyla daha az görüştüğün gibi. Biz de annenle (babanla) bundan sonra daha az görüşeceğiz. Ben seni her zamankinden daha çok seviyorum ve hep seveceğim. Bir tek şey hiç değişmez. Annen her zaman annen, baban her zaman baban olacaktır."
  2. Boşanmanın hemen ardından kent veya ev değiştirme, bakıcı değiştirme, yeni bir evlilik gibi yaşam değişiklikleri ertelenmelidir. Özellikle yeni bir evlilikle ilgili girişim, aradan bir yıl geçmeden, boşanma kesinlik kazanmadan başlatılmamalıdır. Çocuğun boşanmadan önceki mekanında yaşamaya devam etmesi ve aynı okula gitmesi daha uygundur.
  3. Çocuktan ayrı kalacak eş, evden kademeli olarak ayrılmalıdır.
  4. Eşler, boşanmanın çocuk üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin yanında, kendi yaşadıkları olumsuz duyguları göz ardı etmemeli, gerekirse profesyonel yardım almalıdır.


Paylaş:

Çocuğun Hayatında Anne ve Baba Rolü


In , , , , , , ,  


Anne Babanın Çocuğun Yaşamındaki Yeri ve Önemi

  1. Annenin çocuğun yaşamındaki yeri
  2. Çalışan anne yetersiz anne midir?
  3. Babanın çocuğun yaşamındaki yeri.

Annenin çocuğun yaşamındaki yeri


Annenin çocuğun yaşamındaki yeri      Bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği, bebeğe verilen besinlerin ya da yapılan sevgi gösterilerinin niceliğine değil, daha çok anne-çocuk ilişkisinin niteliğine bağlıdır. Yaşamın ilk yılında çocukla kurulan duygusal iletişim, çocukta güven ya da güvensizlik duygularının oluşumuna neden olur.

     Bebek ile annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, çocuğun gelecekte kuracağı bireyler arası ilişkilerinin temelini oluşturur.

Anne Yaklaşımları :


1)    Duyarlı anne :  Bebekten gelen işaretlere ve iletişim simgelerine olumlu tepki verir.

2)  Kabul eden anne: Çocuğuna bakma ve ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğunu genellikle üstlenir. Ara sıra sinirlilik belirtileri gösterir.

3)  İşbirliği eğilimli anne: Çocuğun özerkliğine saygı duyar. Mücadeleci anne ise; çocuğun o andaki ruh alini dikkate almadan, kendi arzularını ona zorla benimsetmeye çalışır. Annenin isteklerinin aşırılığı karşısında başarısızlığa uğrayan çocuk, bir yandan kendi gözünde de değersizleşirken, öte yandan cesareti kırıldığı için, başarı için çaba göstermez.

4) Erişilebilir-ulaşılabilir anne: Çocuğun iletişim girişimlerini tanır ve belli uzaklıktan da bunları fark eder, dolayısıyla dikkati kolaylıkla çocuğa çevrilir.

***Annenin kişisel yaşamı iyi gittiğinde, çocuğuyla çok daha iyi bir ilişki içine girer. Anne icra ettiği mesleğinde mutlu ve her şey yolunda ise veya eşiyle ilişkisinde herhangi bir problem yok ve mutlu ise çocuğa karşı tutumu da olumludur. Buna karşılık anne bir şeylerden endişe duyduğunda, çocuğun hareketleri daha fazla canını sıkacaktır.

***Babanın "dolaylı görevlerinden biri" de sıcak anne-çocuk ilişkisinin zeminini hazırlayabilmektir. Yapılan bazı araştırmalara göre, böyle bir ilişkinin gerisinde, "destekleyen baba" faktörünün olduğu görülmektedir.

Eğer baba, sorumluluklarının bilincinde bir bireyse, bu durum annenin rahatlamasına ve çocuğuyla sıcak ilişkiler geliştirmesine sebep olur.

Sonuç olarak, mutlu ve doyumlu çocuklar yetiştirebilmek için, öncelikle annenin mutlu ve doyumlu bir birey olması gerekir.

Çalışan anne yetersiz anne midir?

Çalışan anne yetersiz anne midirÇalışmayan ve çocuğunu ayak bağı gibi gören anneyle kıyasla, ‘’çalışan, fakat zamanını doğru ve kaliteli kullanan’’ anneyi tercih etmekteyim.

  Çalışan annenin, zamanını doğru kullandığı takdirde yetersizliği söz konusu değildir.

 Önemli olan " çok zamanın" değil, "kaliteli zamanın" birlikte geçirilmesidir.
Anne, 2.5 yaşından itibaren çocuğu haftada bir veya iki gün bir anaokulunun oyun grubuna, kendisi de kurumda kalmak koşuluyla iki saatlik bir süre için götürebilir.3 yaşından itibaren yarım günlük kurumda okul öncesi eğitim izleyebilir. Ardından okul çağına kadar izlenecek tam günlük "okul öncesi eğitim" programı, çocuğu okula hazırlar.

Babanın çocuğun yaşamındaki yeri

Babanın çocuğun yaşamındaki yeri
   Babanın bebeğe bağlanması, anneye öz bağlılıktan o kadar da farklı değildir. Bununla birlikte, babaya özgü bağlılık, annelerin bağlılığından çoğu kez daha düşük bir yoğunlukta gibidir. Baba, hem eşine hem de çocuğuna karşı koruyucu bir yaklaşım içerisinde olmasına karşın, çocuğun beslenme, bakım sorumluluğunu anneden daha az üstlenir.


  Baba, bebeğiyle süre olarak daha az zaman geçirse bile burada önemli olan, annede olduğu gibi, geçirilen sürenin ne kadar olduğundan çok, sürenin nasıl geçirildiğidir. Etkileşimin kalitesi süreden daha önemlidir.

 Bebek ağlamaya başladığında, "kodu" çözüp mesajı alan, ağlama nedenini belirleyen kişi, baba değil, annedir. Bebek stres durumlarında, babadan çok anneyi tercih etmektedir. Bütün bunların yanında baba, çocuğu, yoğun yaşanan anne-çocuk bağlılığından koparıp onun ‘’dış dünyaya açılmasını’’ sağlayan kişidir.

    Yeni doğan için anne, kendi bedeninin uzantısıdır. Çocuk babayı kendinden farklı olarak algılar, anne ise daha çok kendisine benzeyendir. Babayla yaşana ilişki, ileriki yıllarda, erkek ve kız çocukların cinsel kimliklerine karşı olumlu bir tutum kazanmalarında önemli bir etkendir.

    Baba, çocuğun "sosyal gelişiminde" ve "öz güvenin" kazanılmasında, önemli bir etkiye sahiptir.

    Babalarıyla yeterince birlikte olamayan, dolayısıyla "özdeşleşme" sürecini yeterince yaşayamayan çocukların "cinsel kimlik" geliştirirken baba modelinden mahrum büyümeleri, bu konuda olumsuz bir etken olarak dikkatimizi çeker. Böyle durumlarda, nadiren erkek çocuğun "özdeşim modeli" olarak anneyi almasından dolayı "cinsel kimlik sapması" yaşadığı, kendisini  anneyle özdeşleştirerek, zaman zaman annesinin makyaj malzemesini kullandığı ve onun davranışlarını taklit ettiğini, gösteren örneklerimiz bulunmaktadır. "Güven supabı" olarak değerlendirildiğinden, yokluğu durumunda çocukta, bazı korkulara, güvensizlik belirtilerine rastlanabilir.

SPELKE VE ARKADAŞLARI ( 1973’ te ) : En güvenli çocukların, babalarıyla en çok ilişki kuran çocuklar olduğunu saptamıştır.

     Erken gelişim yıllarından itibaren çocuklarıyla ‘’tensel temas’’ içesinde olan, onları kucaklayan babaların, çocuklarının ilerideki okul başarılarını olumlu etkiledikleri saptanmıştır.


ÖNERİ:  Emre Kongar’ın Kızlarıma Mektuplar adlı kitabı ‘’Babanın çocuğun yaşamındaki yeri’’ hakkında çok güzel örnekler vermekte.
Paylaş:

Çocuklar Kaç Yaşında Cinsellik Sorularına Başlar


In , , , ,  

Çocuklar kaç yaşlarında bu soruları sormaya başlarlar? 



Çocuklara cinsel bilgiler vermenin en ideal zamanı?

Bilgi verirken ailenin yüz ifadelerinin önemi nelerdir?


Çocuğa cinsel bilgiler vermenin en ideal zamanı onun bu konularda soru sormaya başladığı dönemlerdir. Bu tür sorular genellikle 3 yaş civarında sorulmaya başlanır. Genellikle ilk sorular kendi bedeni, anne babasının bedeni, ya da dünyaya gelen kardeşi ile ilgilidir.

En can alıcı sorular: 


1) "Bebekler nasıl gelir?" .

*Bebekler  annelerinin karnında büyürler. Orada bebeklerin büyümesi için özel bir yuva vardır. Burada büyürler ve bir süre geçtikten sonra dışarı çıkarlar.

2) "Ben nereden geldim?"

*4 yaşına kadar "Annenin karnında oldun ve doğuma kadar orada güven içinde büyüdün" yanıtı verilebilir.

4-6 yaş arasında ‘’ Bütün bebekler gibi sen de babanın bir tohumu ve annenin bir yumurtası, annenin karnında bir araya geldiler; yani sen çok özelsin.’’ şeklinde cevap verilebilir.

Cinsel konulardan bahsederken yüz ifademiz çok önemlidir. Gergin ve huzursuz davranışlar çocuklar tarafından hemen algılanır. Eğer huzursuz, gergin ve utangaç bir ifade ile cevap veriyorsak çocuklar bu onu da aslında kötü bir şey olduğu mesajını alırlar.


Birbirini incelemek isteyen çocuklara tepkimiz nasıl olmalı?


Çocuklar kendi vücutlarını ve karşı cinsin vücudunu incelemek ister, keşfetmek ister.
Böyle bir durum ile karşılaştığımızda çocuğa bağırmak ve tepki göstermek yerine merak duygularını gidermek için öğrenmek istedikleri şeyleri size sorabileceğini söyleyebilirsiniz. Çocuğun bu merakı doğal karşılanmalı. Çocuk arkadaşının bu işten hoşlanmayacağını bilmeli ve bu işin uygun olmadığı anlatılmalıdır.

Paylaş:

Psikologların Anne Babalara Önerileri


In , , , , , , ,  

Psikologların Anne-Babalara Önerileri-Ailelere Düşen Görevler




  • Büyük çocuğunuzla konuşarak, olumsuz duygularını da açıklamasına olanak tanıyın. Negatif hislerini reddetmek yerine, onları kabul edin, tanıyın.
  • Çocuklarınız arasında asla kıyaslama yapmayın.
  • Çocuklarınızla sadece hep birlikte değil, teke tek de faaliyetler gerçekleştirin.
  • Kardeşlerin arasına girmeyin. Taraf tutmayın, sorunları kendi başlarına halletmeleri için onlara fırsat tanıyın.
  • Çocukların her birinin kendi gereksinimleri ve kişilik özellikleri olduğunu unutmayın.
  • Büyük çocuğa zaman tanıyın. Bu olayı karşılayış biçimi ve atlatması zor olabilir.
  • Çocuğunuza hamile olduğunuzu öğrendiğiniz andan itibaren ona yeni bir kardeş geldiğini söyleyin.
    Anne Baba’ya 18 Altın Psikolog Önerisi
  • Yeni kardeş için yapacağınız hazırlıklara mutlaka çocuğunuzu da katmalısınız.
  • Çocuğunuz bu süreçte sinirli olabilir. Unutmayın onu sakinleştirecek olan kişi baş da annedir.
  • Çocuğunuzu eşyalarını ona sormadan kardeşi için kullanmayın.
  • Doğum için hastaneye çocuğunuz ile birlikte gidin.
  • Kardeşin eve gelmesi ile birlikte hayatınızdaki rutinleri devam ettirmeye özen gösterin.
  • Çocuğunuzun ikinci kardeş ile beraber bebeksi davranışları olabilir paniklemeyin.
  • Sıklıkla ağabey/abla olmanın, büyük olmanın güzelliklerinden bahsedin. Onlara kendi kardeşlerinizle yaşadığınız güzel anılarınızı anlatın.
  • Çocuklarınız arasında fazla yaş farkı varsa, büyük olan çocuktan, küçük kardeşini benimsemesini, kollayıp korumasını isteyin.
aile psikolojisi
  • Küçük çocuğunuzu, büyük çocuğunuzun yanında abartılı ve yoğun bir şekilde sevmeyin.
  • Kardeşin bakımına çocuğunuzu da dahil  edin.
  • Büyük çocuğun büyük olduğunu unutup ona bebek gibi davranmayın, bebeğinizin ise nasılsa bir şey anlamaz diye düşünerek ilginizden mahrum bırakmayın.





Paylaş:

İdeal Yaş Farkı


In , , , , ,  

İDEAL YAŞ FARKI

Az yaş farkı, iki kardeş için eğlenceli olmanın yanında, kıskançlık olması olasılığını da azaltır. 3-5 yaş çocuğu, kardeşini kıskanabilir, fakat duygularını daha kolay anlatabilir ve ailede meydana gelen değişikliği daha iyi anlayabilir. Bu anlamda, kardeşler arasında 3-5 yaş farkının ideal olduğu kabul edilmektedir.
Yaş FarkıBirinci çocuğun bazı özellikleri nedeniyle zor büyütülmüş olması ya da araya uzun zaman diliminin girmiş olması, zaman zaman anneleri rehavete sürükleyebilir. Oysa, aileye yeni katılacak olan çocuk kendi farklı özellikleriyle gelecek ve aile ortamını bir manada yenileyecektir.

İLİŞKİLER

İlişki anlaşmazlığıYapılan araştırmalara göre çocuklar ana-babalarının sözlerini, kardeşlerine kıyasla daha çok dinlemektedirler. Kardeşler birbirlerinin sorunlarını daha iyi anlayabilmekte, ana-babalarına nazaran daha iyi iletişim kurabilmektedirler. Kardeşler kendi aralarında, arkadaş ilişkileri, okuldaki zorluklarla başa çıkma, seks gibi konuları tartışa bilmektedirler.

Paylaş: