MASALLARIN ÇOCUKLARA KATTIKLARI

Masalların Çocuklara Kattıkları

1) Masal nedir?

2) Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

3) Masallar ve çocuk gelişimine etkileri

MASAL NEDİR?

Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikâyelerine masal denir.

Çoğunlukla çocuklar istediği için ve uykuya daha rahat dalabilmeleri için anne ve babalar çocuklarına masallar anlatırlar. Çocuklarımıza anlattığımız bu masalların uyku getirmenin dışında o kadar çok faydası vardır ki aslında…

Masallar sayesinde çocuklarımıza yol göstermiş oluruz. Masal anlatarak her şeyden önce çocuğunuzla birlikte verimli vakit geçirmiş oluyorsunuz. Çalışan anne ve babalar için yatmadan önce çocuğuna masal anlatmak paha biçilemez bir birliktelik zamanıdır.

Masal anlatarak çocuğunuzun iyi bir dinleyici olmasını sağlayabilirsiniz. Dikkat problemi olan çocuklar masallarla, daha iyi bir dinleyici olabilirler.

Masal anlatarak çocuğunuzun kelime dağarcığına birçok kelime ekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun yaptığı hataları düzeltmek için ve vermek istediğiniz olumlu mesajları uygun bir dille anlatabilmek için, ona masallar anlatabilirsiniz.

Yalnızca var olan masalları değil aynı zamanda kendiniz de masallar üretebilirsiniz. Bu sayede günümüzde karşılaşabileceği tehlikeli durumlar karşısında nasıl davranması gerektiğini çocuğunuza benimsetebilirsiniz.

Çocuğunuza masal anlatırken zaman zaman duraksayarak masaldaki kahramanın ne yapması gerektiğini konuşabilirsiniz. Böylece çocuğunuzun problem çözme becerisine katkıda bulunmuş olursunuz.

Çocuğun yaşı büyüdükçe masalı anlatmanın haricinde bir kitaptan okuyarak, kitaba olan ilgisinin artmasına yardımcı olabilirsiniz. Özellikle küçük çocuklar için üretilmiş resimli masal kitapları çocuk henüz okuyamasa da kitap sevgisinin kazanılmasında büyük fayda sağlar.

Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

Anlatacağınız masalın çocuğun yaşına uygun olması gereklidir. Çünkü bazen korkutucu masallar çocuğunuzun yaşına uygun olmayabilir, ya da masaldaki karakter çocuğun ilgisini çekmeyebilir.

1 ile 3 yaş arasındaki çocuklar için eğlenceli masalları tercih etmelisiniz. Konu akıcı olmalı. Küçük çocuklar için en uygun olanı kısa ve akıcı kelime dağarcığının gelişmesine katkıda bulunabilecek masallardır. Kedi, köpeklerin bulunduğu kuşların konuştuğu masallar oldukça ilgilerini çeker.

3-4 yaş arasındaki çocuklar artık daha uzun masalları takip edebilirler. Bazı olumsuz durumların farkına varabilirler. Seçici davranarak bazı kahramanların bulunduğu küçük öğütler veren masallar anlatabilirsiniz.

4-5 yaşındaki çocuklar artık neyin gerçek neyin hayal olduğunun farkındadırlar. Bu yaş aralığındaki çocuklarınız masal dinlerken çok fazla soru sorarlar. Olumlu ve olumsuz durumların farkına vararak kendilerince çıkarımlarda bulunabilirler.

MASALLAR VE ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Genellikle kız çocuklar kız, erkek çocuklar erkek karakterlerle özdeşleşerek ilerideki kişiliklerinin temellerini atarlar. Kabaca 4-5 yaşına gelmiş bir çocuk masallarda anlatılan birçok olayın aslında gerçek olmadığını bilir. Zaten bu amaçla masallara başlarken söylenen ve ‘bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan tekerlemelerin amacı da çocuklara bu mesajı vermektir.

Bunu yanı sıra masal anlatan kişinin de çocuğa zaman zaman olağanüstü olayların sadece masallarda olacağını söylemelerinde fayda vardır. Aslında çocukların masallardan almaları gereken şey onların hayal dünyasına hitap ederek, onların dünyasına girerek ki bu şekilde daha eğlenceli ve kolay öğrenirler, gerçekte nasıl biri olmaları gerektiğinin ipuçlarını vermektir.

Günümüzde yoğun iş tempoları nedeniyle anne babalar çocuklarına masal okumak için vakit bulamamaktan yakınmaktadırlar. Ayrıca çizgi filmlerin ve dizilerin hayatımıza girmesiyle birlikte çocuklar masal okumak yerine bu tip programları seyretmeye ağırlık vermektedir.

Üstelik çocukların bazen kendilerine hitap etmeyen dizi ve programları seyretmeleri veya şiddet içeren ve doğru mesajlar vermeyen çizgi filmleri izlemeleri henüz kişilikleri yeni gelişmekte olan bu çocukların yanlış figürlerle özdeşleşmesi sorununu gündeme getirmektedir. Örneğin 6 yaşında, şiddet içerikli davranışları nedeniyle değerlendirmem için getirilmiş bir çocuğun ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ şeklinde yönelttiğim soruya ‘Mafya babası’ cevabını vermesi hayli düşündürücüdür. Üstelik bu tip örneklere hiç azımsanamayacak sıklıkta rastlamaktayız.

“Masal dinlememiş çocuklar büyüdüklerinde kedi resmini bile cetvelle çizerler.”

CEMAL SÜREYYA

kardeş kıskançlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kardeş kıskançlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çocukta Kıskançlığın Sınırları


In , , , , ,  

Çocukta Kıskançlığın Sınırları


1)      Anneyi babadan,babayı anneden kıskanma
2)      Arkadaş kıskançlığı
3)      Eşya-oyuncak kıskançlığı
4)      Kardeş kıskançlığı
5)      Çocuğun kıskançlığı,kişiliğin hangi köşesinde?
6)      Çocuğunuzdaki kıskançlık, sınırlarını aşmışsa bunun belirtileri nelerdir?
7)      Çocuğumuza bu durumda nasıl yardım edebiliriz?

Çocuk iki yaşına doğru aşırı "ben" ci olur. Her şey kendisinindir. Kendi dünyasında, bu dünyanın merkezi kendisidir, hiçbir şeyini paylaşmak istemez. Sizi bile. Annesini babasından, babasını annesinden kıskanır. Oyuncaklarını kimseyle paylaşmaz. Odasını paylaşmaz, yemeklerini paylaşmaz, paylaşmayı henüz öğrenmemiştir. Dilerseniz tüm bunlara tek tek bakalım.
Anneyi babadan, babayı anneden kıskanma:

anneyi babadan kıskanma

Anneyi babadan, babayı anneden kıskanmanın şiddeti, çocuğun cinsiyetine, kişilik yapısına ve anne babanın tutumlarına yakından bağlıdır. Burada çocuğun, kendisine ait olan, çok değerli bir varlığı, yine kendisine ait olan çok değerli bir başka varlıktan kıskandığını gözlemliyoruz.

Annesi, çocuk için aşırı önemli bir kişiliktir. Ama nasıl olur da, annesi, babasıyla bu kadar ilgilenir? Babası çocuk değildir ki! Kendi kendine yemek yiyen, kendi kendine uyuyabilen, hiçbir şeyden, hatta karanlıktan bile korkmayan, dünyanın en cesur ve en güçlü erkeğidir. Peki, o halde, neden annesi, babasıyla ilgileniyordur?

Çocuk, anne- babasını birbiriyle konuşturmaz, yan yana oturtmaz, bazen de aynı yatakta yatırmaz, gider aralarına girer. Çocuk eğer erkek ise, babayı, kız ise anneyi kıskanır.
Burada anne- babanın yapacağı en önemli davranış, çocuğa "sevgi" ile yaklaşmaktır. Anne-babanın birbirlerini çok sevdiği fakat kendisini de çok sevdiklerini anlatabilirse, çocuğun bu anlamda duyumsadığı panik yatıştırılabilir.

Arkadaş kıskançlığı:

çocuklarda-arkadaş-kıskançlığı-

Çocuğunuz başka bir küçük afacanı görünce, sizin gözlerinizin içine bakar, ‘’Acaba annem, onu benden daha mı çok sevecek?’’ diye. Çünkü çocukların en yoğun yaşadığı duygu ‘’sevgi’’ dir. Sevginin yoğunluğu her zaman ‘’kıskançlığı’’ beraberinde getirir. Kreşe ve ilkokula giden çocuklar, sınıf arkadaşlarını, sıra arkadaşlarını kıskanırlar. Burada yine, sevilen birinin sevgisinin bölünmesi ya da kaybedilmesi kaygısı vardır.

Özellikle, çocuklarının yanında, başka çocukları, hem de en yakın arkadaşlarını öven annelerin çocuklarında ‘’arkadaş kıskançlığı’’ çok görülür. Bazı anneler, çocuklarına, onun en yakın arkadaşını örnek göstererek överler: "Bak Deniz’e ne kadar uslu, annesini hiç üzmüyor. Sense beni hep üzüyorsun." Ya da "Bora’ya bak da örnek al. Derslerine nasıl çalışıyor.Sınıfın birincisi" gibi örneklemeler, çocuğu hem arkadaşlarından soğutur ve onlara düşmanlık duyguları geliştirmesine yol açar, hem de sizin örnek gösterdiğiniz davranışlara ters tepki geliştirir.

Yani anne babaların yanlış tutumlarından dolayı bu gibi hatalı davranış ve algılamalara yol açmamak  için, çocuğunuzun yanında başka çocukları, özellikle de en yakın, en sevdikleri arkadaşlarını övüp örnek göstermeyin. Duyacağınız şu olacaktır? "Sen onu benden çok seviyorsun değil mi?". 

Eşya-oyuncak kıskançlığı:


çocuklarda eşya kıskançlığı
Çocuklar yaşlarıyla doğru orantılı olarak, çevrelerine daha çok dikkat etmeye, çevrelerini daha çok incelemeye başlarlar. Birlikte gittiğiniz evleri, o evlerdeki eşyaları ve tabii ki oyuncakları, kendi evindekilerle kıyaslarlar. "Neden bende Ahmet’in oyuncağından yok?" gibi.

Böyle durumlarda, çocuğa, "Bu ne biçim soru" ya da, "Ne kadar kıskanç bir çocuksun" veya "Saçmalıyorsun" gibi yanıtlar asla verilmemelidir. Çünkü çocuğun dünyasında henüz "kategoriler" oluşmamıştır. Çocuklar, dış dünyayla karşılaşmadan önce, her şeyi "aynı ve eşit" olarak algılarlar.
Bu gibi durumlarda, çocuğun iç dünyasını zedelememek için, olabildiğince sakin, onun anlayabileceği bir dille cevap vermekte fayda vardır.

"Her insanın yaşam şekli farklıdır. Dünyadaki tüm insanlar aynı evlere, arabalara, oyuncaklara ya da giysilere sahip olamazlar. Bazılarının az, bazılarının çok olabilir. Bu doğaldır", şeklindeki bir cevap, çocuğunuzun zihnindeki soru işaretlerini ortadan kaldıracak ve yüreğindeki fırtınaları dindirecektir.
Verdiğiniz bu cevap üzerine, çocuğunuz bu kez de "Neden?" sorusunu yöneltebilir. "Neden aynı şeylere sahip değiliz?" Burada üç-altı yaş çocuğuna şöyle cevap uygundur. "Nasıl senin kaşın, gözün, saçının rengi başka çocuklardan farklıysa, sen böyle bir görünüme sahipsen, başka çocuklar da farklı görünümlere sahip. Yani kimse birbirine benzemediği gibi, yaşam şekilleri de birbirine benzemez." 

Altı yaşından büyük çocuklar için detaylara girilebilir. Mesleki farklılıklar, eğitimin insana kazandırdıkları, iş yaşamı, hedefler, amaçlar, beklentiler, çaba gösterme, çalışmak vb.
Eğer çocuğunuz iki-üç yaşları arasındaysa, kendi oyuncaklarını, arkadaşlarıyla "paylaşmamak" isteyebilir bu normal olarak görülmeli ve kişilik gelişiminin izlediği bir yol olarak görülür.Bu durum olağan ve doğal kabul edilmelidir. Çocukları bu konuda fazla hırpalamamak lazım.

Çocuğunuz üç buçuk- dört yaşına geldiği zaman, bu tepkileri zamanla geçecek ve oyuncaklarını paylaşmaya başlayacaktır. Özellikle kreşe başlayan ve kardeşleri olan çocuklar için, bu süreç kısa zamanda geçer. Ancak "tek çocuklar" için söz konusu zaman, biraz daha geç olabilir. Yani çocuk dört yaşında değil ama beş yaşına gelince, kendine ait bir eşyayı veya oyuncağını paylaşmayı öğrenir. Burada anne-babanın tutumları ve çocuğun kişilik yapısıyla çevrenin "anaokulu" etkisi de büyüktür.

Kardeş kıskançlığı:

Kardeş kıskançlığı içgüdüseldir ve eğer çocuğun ruhsal dengesini bozmuyor ve günlük aktivitelerini engellemiyorsa, telaşlanmaya gerek yoktur.

Kız çocuk-erkek çocuk olarak cinsiyet ayrımı yapmıyorsanız, problemin yarısını çözmüşsünüz demektir. Günümüzde hala aileler, çocukları arasında cinsiyet ayrımı yapmaktadırlar. Hala erkek çocuklar el üstünde tutulmakta, kız çocuklarsa bir köşeye itilmektedir. Hele ilk çocuk kız, ikinci çocuk erkekse, bu ayrımı maalesef daha çok görmekteyiz. Oysa çocuk, çocuktur. Cinsiyeti kız ya da erkek olsun, sizin evladınızdır ve eğer böyle bir ayrım yapacağınızı bilseydi, sanırım sizin çocuğunuz olarak dünyaya gelmek istemezdi.

Çocuğun kıskançlığı, kişiliğin hangi köşesinde?

Kıskançlık, temek bir duygudur. Asıl olarak, başka kişilerle olan etkin ve sevgi dolu ilişkilerimizde ortaya çıkar. Çoğu zaman, sevgi arttıkça, kıskançlığın ortaya çıkma olasılığı da o kadar artar. O halde, "Çocuğun kıskançlığı kişiliğinin hangi köşesinde?" sorusuna verilecek yanıt da basittir. Kişiliğin oluşmasında "sevgi" en büyük etkendir, kıskançlık duyumsaması, sevgiyle birlikte gelen ve çocuğun kişiliğinin ayrılmaz bir bütünleyicisidir. Sınırlarını aşmadığı sürece normal bir tepkidir.

Çocuğunuzdaki kıskançlık, sınırlarını aşmışsa?

Çocuklukta Kıskançlık Sınırları

Kıskançlık duygusu, her zaman uslu durmaz. Çeşitli sebeplerden dolayı, çocuklar bazen bu duygularıyla başa çıkamazlar. 

Belirtileri nelerdir?

1)      Çocuk, hırçın ve huysuzdur.
2)      Olur olmaz her şeye ağlar.
3)      Kıskandığı kardeşi yada arkadaşı ise, canını yakmak ister.
4)      İçine kapanır, sessizleşir.
5)      Eski neşesi kaybolur.  

Ya da:

1)      Sürekli hareket halindedir.
2)      İştahı kesilir.
3)      Gece işemeleri başlar.
4)      Tırnak yemeye başlar.
5)      Söz dinlemez.
6)      Çocuk kendine karşı güvensiz davranışlarda bulunur.

Çocuğunuza nasıl yardım edebilirsiniz?

Eğer çocuğunuzda bu belirtilerden birkaçını gözlemliyorsanız, ona kızmak ya da eleştirmek yerine yardım elinizi uzatmalısınız. Kendisine, onu ne kadar çok sevdiğinizi ve her zaman da seveceğinizi anlatmalısınız.



Paylaş:

Yeni Doğan Bebeğin Getirdiği Kardeş Kıskançlığı


In , , , , , ,  

Yeni Doğan İle Beraber Kardeş Kıskançlığında Ebeveynlere Düşen Görevler 


Çocuğun kıskançlığı anormal bir davranış değildir. Birçok durumda kıskançlık, ilginin ve şefkatin kaybolmasına verilen tepkidir. Bazı durumlarda bu tepki ciddi boyutta ya da kalıcı olabilir ve çocuğun gelecekteki hayatını olumsuz etkileyebilir.

Kardeşini kıskanan çocuk farklı birçok tepki gösterebilir. Küçük kardeşe yönelik saldırganlık, bebeksi davranışlara geri dönüş (katı yiyecekler yemeyi reddetme, mesane kontrolünü kaybetme, vb.), anneden ya da genelde insanlardan kendini geri çekme ya da duyguları bastırma (“umurumda değil”) gibi tutumlar örnek verilebilir.

Diğer yandan, çocuk 4 yaşına basana dek kardeşe sahip olmazsa ve gerektiği yerlerde bağımsız davranmayı öğrenmişse, kıskançlık gösterme olasılığı daha azalır. Bu durumda çocuğun kardeşine yardım etmek, bağımsızlık girişimlerinin bir parçası olduğu için çocuğa kendini iyi hissettirir.
Çocukların kıskançlık duygularını bastırmak yerine ifade etmeleri, onların duygusal stresten uzaklaşmalarına ve bastırılan düşmanlıkların gerilimini atmalarına yardım eder. Kıskanç çocuk, diğerlerinin sevgisini hak etmediğini düşünürse kendini kötü ve değersiz olarak değerlendirir. Bu yüzden aileler çocukların gereksinimlerini karşılayarak sürekli şefkat göstermelidirler.


Çocuğunuzu hazırlama sürecinde yapabilecekleriniz:


1.  Çocuğunuzla onun bebekliği ile ilgili anıları paylaşın. Bebeklik döneminde çekilmiş fotoğraflarına ve o dönemde almış olduğunuz kitaplara beraber bakın. Onunla ne kadar ufak göründüğü, o zamanlar yürüyemediği ve kendi kendine yemek yiyemediği hakkında konuşun.

2. Çocuğunuzla onun bebeklik dönemindeki giysilerini ortaya çıkartın. Beraber yeni doğan bebeğin giyebileceği kıyafetleri seçin.

3. Çocuğunuzla abla ya da ağabey olma konularını içeren hikayeler okuyun. Kıskançlık gibi duygularla baş etmesine yardımcı olacak kitaplar seçin.

4. Varsa yeni doğum yapmış bir arkadaşınızı çocuğunuzla beraber ziyaret ederek, çocuğunuzun bebeği görmesini sağlayın.

5. Kardeşine söylemesi için basit bir ninni öğretin.

6. Siz doğum için hastanede olduğunuz sürece ona kimin bakacağını söyleyin.

7. Çocuğunuza bir bebek beklediğinizi söylediğinizde size hiçbir şey söylemeyebilir, ya da karnınıza dokunarak bebekten nefret ettiğini söyleyebilir. Bu durum karşısında şaşırabilir ya da hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Ama size duygularını ifade ettiği için şanslı sayılırsınız. Çocuğunuzun rahatlıkla hissettiklerini size söyleyebilmesi size güvendiği içindir. “Bunu bana söylediğine sevindim. Kardeşin doğunca sana zaman ayıramayacağımı mı düşünüyorsun? Eğer böyle hissedersen yanıma gel ve bunu bana söyle. Beraber bir şeyler yapabiliriz” diyerek onu rahatlatabilirsiniz.



Bebek doğduktan sonra;



1. Eğer mümkünse, sizi hastanede ziyaret edebilmesi için gerekli hazırlıkları yapın.

2. Onu sık sık telefonla aramaya çalışın.

3. Hastaneden eve dönüşte ona verebileceğiniz bir hediye hazırlayın.

4. Eve girerken bebeği bir başkası taşırsa, sizin de oğlunuzu ya da kızınızı kucaklama fırsatınız olur ve yeni kardeşini onunla beraber karşılamış olursunuz.

5. Bebekle ilgilenmek oldukça zamanınızı alacaktır. Diğer çocuğunuz bebekten önceki zamanda olduğu kadar onunla ilgilendiğinizi hissetmeyebilir. Her ikinizin de beraber yapmaktan keyif aldığı aktiviteler yaratın. Örneğin, beraber kitap okuma, oyun oynama, parka/yemeğe gitme, vb. gibi. Verdiğiniz kısa süreli fakat yoğun ilgi bile çocuğunuzun kendini iyi hissetmesini sağlayacaktır. Bunu yatmadan önce, bebek uyuyunca vb. gibi uygun zamanlarda yapabilirsiniz.

6. Oyuncak bebekleriyle ya da ayıcıklarıyla oynarken de kardeşine duyduğu duyguları, hatta kızgınlığını gösterebilir. Bazı çocuklar çizerek ya da anlattıkları hikayelerle duygularını ifade edebilirler. Çocuğunuzun bebeğe alışması aylar alabilir. Bu zor zamanlarda onu daha fazla kucaklamanıza, ona daha çok sevgi göstermenize ihtiyaç duyabilir.

7. Çocuğunuz geriye dönüşler yaşayıp “bebek” gibi davranabilir. Örneğin bebek gibi konuşup, biberondan süt içmek isteyebilir. Eğer bu davranışlarını görmezden gelirseniz zamanla kaybolacaktır. Ona, daha büyük olduğu için yapabildiği davranışları ve bunları izlemekten keyif aldığınızı hatırlatın. Örneğin, yürüyebildiği, konuşabildiği, oyun oynayabildiği, vb. gibi.

8. Kardeşine yardım edebileceği fırsatlar yaratın. Örneğin, bebekle konuşması ya da ona şarkı söylemesi, bezini ya da suyunu getirmesi, vb. gibi). Çocuklar yardım ettikleri zaman kendilerini önemli ve işe yaramış hissederler.
Paylaş:

Kardeş Kısnkançlığı Ve Anlaşmazlığı


In , , , , , ,  

Kardeş Kıskançlığı Ve Anlaşmazlığı


   İnsanın doğasında var olan kıskanma duygusu çocuklukta genellikle kardeş doğumu ile su yüzüne çıkar. Bir kardeşim olsun, kardeş istiyorum diyerek anne babasını bıktıran bir çocuk bile kardeş doğumundan sonra kıskançlık belirtileri gösterebilir.

Kardeş Kıskançlığı Ve Anlaşmazlığı

   Yeni bir kardeşin gelmesi her şeyden önce eve yeni bir birey gelmesi demektir. Bu yeni birey rakip olarak algılanacaktır. Devamlı bakıma muhtaç, annenin tüm zamanını alan, bütün aile bireylerinin ilgisini çeken küçük yavrunun rakip olarak algılanması doğal karşılanmalıdır. Sadece ev içindeki bireylerin değil misafirlerin dahi odak noktası olmuştur, ona hediyeler gelmekte, devamlı ondan söz edilmektedir.

    Yeni bebeğin dünyaya gelmesini telaşı ve sevincini fazlasıyla yaşayan aile bireyleri bir an başka bir çocukları olduğunu unutabilirler. Ancak çocuk ne olup bittiğini dikkatlice izlemektedir. Özellikle ailenin ilk çocuğu ise kendisine olan ilginin birden azaldığının farkındadır. Kendisinin de var olduğunu ispatlama çabası ile yaptığı birkaç farklı davranış biçimi anne-baba tarafından tepkiyle karşılanır. Ailenin bu tutumu çocuğun ‘’Beni artık sevmiyorlar’’ düşüncesini destekler.

   Bazı anne babalar çocuklarına devamlı ‘’Biz seni ondan daha fazla seviyoruz’’ gibi sözler söylerler. Ancak çocuğun istediği daha fazla sevilmek değil, sadece sevilmektir. Eğer yeni gelen kardeşe anne babanın ilgi ve sevgisi daha fazla ise bu sözlerin çocuk için bir kıymeti yoktur. Önemli olan kendisine eskisi kadar çok sevildiğini ve değerinden hiçbir şey kaybetmediğini çocuğa hissettirmektir.
   Yeni doğan kardeşi ağlamasına karşın ailesi tarafından seviliyor, kendisi aynı davranışta bulunduğunda azarlanabiliyor. Bu durumda çocuğun bazı davranışlarının normal karşılanmasında sonsuz yarar var.

   Bazı çocuklar kardeşi gibi bakılmak, beslenmek aracılığı ile dikkati üzerine çekmeye çalışırken, bazısı da kardeşine çeşitli şekillerde zarar verecek davranışlarda bulunabiliyor.

   Özellikle 7 yaş öncesi kardeş sahibi olunduğunda büyük çocuğun yaşadığı sorunlar artabiliyor. Çocukların dünyayı ve olayları algılayış biçiminin, bu yaşla beraber değişip gelişmesinden dolayı bu durum yaşanıyor.

   Bazı çocuklar kardeşi doğduktan sonra ona yoğun ilgi ve alaka gösterir, her ihtiyacını karşılamak ister ve bebeğin bakımında anneye yardımcı olmak için çabalarlar. Bunlar genellikle kıskançlığını dışa vuramayan çocuklardır. Gösterdikleri sevgi ve ilgi çok abartılı ve sahtedir. Aslında kıskançlık duygusunu dışa vurmadaki zorlukları nedeni ile böyle davranmaktadırlar. Kardeşlerini kıskandıklarını belli ederlerse annelerinin tamamen kendilerinden uzaklaşacağı gibi bir duyguya kapılır ve hissettiklerini dışa vuramazlar.

   Yeni bebeğe, çocuğun yanında çok fazla sevgi gösterisinde bulunma, devamlı ondan ve onun şirinliğinden bahsetme gibi davranışlardan uzak durulmalıdır. Çocuk anne babanın kendisine olan ilgi ve sevgisinin azalmadığını hissettirmelidir. Bunu hissettirmek de anne babanın elindedir.

   Küçük çocuk ağlayarak, annenin duygusallığını kullanmaya çalışır. O zaman büyük çocuğa sen ağabeysin, sen ablasın diye haksızca yüklenilmesi hatalı bir tutum olur. Küçük çocuğun anne ve babası tarafından devamlı desteklendiğini ve kayrıldığını düşünen ağabey ya da ablanın anne babaya karşı olumsuz tutum sergilemesi doğaldır.

Paylaş:

Çocuğa Saygı Göstermek Ve Oda Paylamışımı


In , , , , ,  

ÇOCUĞA SAYGI GÖSTERMEK


  Bir gün sınıfta bir öğretmen öğrencilerine bir soru sorar.

"Büyüklerimizden yalnızca sevgi mi bekliyorsunuz?"  Büyük bir çoğunluk, bunun tek başına yeterli olamayacağını söyler.’’ Peki ne istiyorsunuz ek olarak?’’ diye sorar öğretmen. Hepsi sözleşmişçesine bir anda ‘’Saygı’’ diye cevap verirler.

çocuğa saygı  Sevgi çok güzel ve tadına doyulmaz, ancak bunun saygı ile de süslenmesi gerekiyor. Büyükler hep saygı, küçükler ise hep sevgi mi beklerler? Şüphesiz ki, iki grup da ikisini birden hak eder ve beklerler. Çünkü bizi biz yapın en onurlu beklentilerimizdir bunlar. Aynı zamanda, hak ettiğimiz en güzel şeylerdir de. İkisi de gereklidir. Hem de çok.

  "O benim çocuğumdur dilediğim gibi davranırım" anlayışı artık terk edilmelidir. Bunun da en gerçekçi adımı saygıdan geçer.

   Çocuğumuz, bizden dünyaya gelse de, bizim malımız değildir, Biz onların sahibi değiliz. Bir kere bunu iyice içimize sindirmek ve böyle davranmak durumundayız.

Oda Paylaşma


Her çocuğun kendisine ait bir odasının olması en idealidir. Tabi ki her ailenin yaşadığı ev, her çocuğa ayrı bir oda temin edemeyebilir, o zaman, "ranza" pratik ve heyecan verici olabilir.9-10 yaşlarına kadar ayrı cinsten çocukların aynı odada olmalarında bir sakınca yoktur. Yeni doğan çocuğun odası tabi ki annenin odasına yakın olmalıdır hatta bir süre için annenin odasını bile paylaşabilir.



 Çocuğun kendi odası olması demek çocuğun "bağımsızlığının" simgesidir. "Özgüvenini" kazanmasında çok büyük katkı sağlar. Kendi yatağında uyum alışkanlığı kazanmasında, oyunu bittikten sonra oyuncakları toplamasına fırsat bulur.

Paylaş:

Psikologların Anne Babalara Önerileri


In , , , , , , ,  

Psikologların Anne-Babalara Önerileri-Ailelere Düşen Görevler




  • Büyük çocuğunuzla konuşarak, olumsuz duygularını da açıklamasına olanak tanıyın. Negatif hislerini reddetmek yerine, onları kabul edin, tanıyın.
  • Çocuklarınız arasında asla kıyaslama yapmayın.
  • Çocuklarınızla sadece hep birlikte değil, teke tek de faaliyetler gerçekleştirin.
  • Kardeşlerin arasına girmeyin. Taraf tutmayın, sorunları kendi başlarına halletmeleri için onlara fırsat tanıyın.
  • Çocukların her birinin kendi gereksinimleri ve kişilik özellikleri olduğunu unutmayın.
  • Büyük çocuğa zaman tanıyın. Bu olayı karşılayış biçimi ve atlatması zor olabilir.
  • Çocuğunuza hamile olduğunuzu öğrendiğiniz andan itibaren ona yeni bir kardeş geldiğini söyleyin.
    Anne Baba’ya 18 Altın Psikolog Önerisi
  • Yeni kardeş için yapacağınız hazırlıklara mutlaka çocuğunuzu da katmalısınız.
  • Çocuğunuz bu süreçte sinirli olabilir. Unutmayın onu sakinleştirecek olan kişi baş da annedir.
  • Çocuğunuzu eşyalarını ona sormadan kardeşi için kullanmayın.
  • Doğum için hastaneye çocuğunuz ile birlikte gidin.
  • Kardeşin eve gelmesi ile birlikte hayatınızdaki rutinleri devam ettirmeye özen gösterin.
  • Çocuğunuzun ikinci kardeş ile beraber bebeksi davranışları olabilir paniklemeyin.
  • Sıklıkla ağabey/abla olmanın, büyük olmanın güzelliklerinden bahsedin. Onlara kendi kardeşlerinizle yaşadığınız güzel anılarınızı anlatın.
  • Çocuklarınız arasında fazla yaş farkı varsa, büyük olan çocuktan, küçük kardeşini benimsemesini, kollayıp korumasını isteyin.
aile psikolojisi
  • Küçük çocuğunuzu, büyük çocuğunuzun yanında abartılı ve yoğun bir şekilde sevmeyin.
  • Kardeşin bakımına çocuğunuzu da dahil  edin.
  • Büyük çocuğun büyük olduğunu unutup ona bebek gibi davranmayın, bebeğinizin ise nasılsa bir şey anlamaz diye düşünerek ilginizden mahrum bırakmayın.





Paylaş:

İşbirligi-Kıyaslama


In , , , , , ,  

İŞBİRLİĞİ-KIYASLAMA

    Okula başlama, kardeşler arası rekabet için olası bir tehlike noktası oluşturmaktadır. Özellikle de başlayan küçük çocuk açısından, aynı okula giden büyük kardeşin başarılarına göre değerlendirilecek olursa bu noktada küçük çocuğu biraz daha zor günler beklemektedir. Örneğin büyük çocuk çok zeki ve başarı düzeyi yüksekse aynı durumu küçük çocuktan da beklenmesi çok büyük bir haksızlık olur. Hiçbir yapıcı yönü olmayan karşılaştırmalar yapmaktan kaçınmak için özel bir çaba sarf etmek gerekir.

işbirliği ve kıyaslama   

Çocuğumuzun, büyük kardeşin gölgesi altıda kalmasına engel olmanın diğer bir yolu da, büyük çocuğun yeteneklerindeki farklılıkları ve başarılarını olumlu yönde değerlendirmektir. Örneğin, yetenekli bir okur olan büyük çocuk, okumayı yeni öğrenen kardeşine yardımcı olabilir. Bu şekilde, her iki çocuk birbirleriyle işbirliği yapmaya özendirilir.

Kısaca Özetle 

  Ana-baba olarak rekabeti arttırmamak ve kıskançlığı pekiştirmemek için kardeşleri birbirleriyle kıyaslamak yerine aralarındaki işbirliğini arttırmak ana görevimiz olmalıdır. Her çocuk zayıf ve güçlü yönleriyle bir birey olduğu, kişisel yetenek, özellik ve başarılarına göre değer görmeleri gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.

Paylaş:

İkizler


In , , , ,  

İKİZLER ÇOCUKLAR ARASI KISKANÇLIK


İkiz çocuklarda her kardeş arasında görülen rekabete ek olarak ailenin ve çevrenin birbirlerine benzemeleri konusunda ağır baskısı devreye girer.

ikiz çocuklar


Fiziki görünümleri ile birbirlerine benzeseler dahi bu çocuklar iki farklı bireydir. Bu farklılığın ilk önce anne babalar tarafından kabul edilmesi gerekir. Aynı kıyafeti giydirme, aynı oyuncakları alma, aynı yatakta yatırma gibi tutumlar çocukların bireyselleşmesinin önünde büyük engel teşkil eder. Her çocuğun  bireyselleşmesine ve ayrı kişiliğinin gelişmesine fırsat tanınmalıdır.

Paylaş:

Kardeş Kıskançlığı


In , , , ,  

Kardeş Kıskançlığı

Kardeş Kıskançlığı; Kardeş kıskançlığı hakkında günlük makale niteliğinde olup bu alan altında toplanacaktır. Konu başlıklarımız sırası ile Kardeşler arası dünyaya geliş sırası, İdeal yaş farkı, İlişkiler,İşbirliği-kıyaslama, Psikologların anne-babalara önerileri-ailelere düşen görevler, Çocuğa saygı göstermek, Kıskançlık-anlaşmazlık, Oda paylaşma ve İkizler olacaktır.




KARDEŞLER ARASI DÜNYAYA GELİŞ SIRASI

İLK ÇOCUK: 

İlk çocuk, diğer kardeşleri dünyaya gelinceye kadar, ebeveynin ilgi ve sevgisini kimseyle

İlk Çocuk
paylaşmadan büyümüş olan tek kişidir. Kuşkusuz yeni doğan, ilk çocuğa kıyasla daha fazla ilgi ve emek ister. Bu da ilk çocuğun, bebeğin dünyaya gelmesiyle birlikte, geçmişe kıyasla daha az ilgi göreceği anlamına gelir. Dünyaya geliş sırasıyla ilgili yapılan çalışmalar, ilk doğan çocukların, sonradan doğanlardan daha yüksek dil puanları elde ettiklerini ortaya koymuştur. Bunun nedeni, ilk doğan çocukların daha fazla yetişkin ilgisi görmesine bağlanmıştır. İlk çocuk, büyükler tarafından daha kolay kabul görür ve genelde liderlik rolü almaya heveslidir. Ana-baba, ilk çocuklarıyla ilgili yüksek bir beklenti içindedir. Onlara, başarılı olmaları ve sorumluluk almaları için baskı yapar. Daha sonra doğan çocuklarına kıyasla ilk çocuklarının hareketlerine daha fazla müdahale eder. Büyük çocuktan, hem kendini kontrol edebilmesini hem de kardeşleriyle olan ilişkilerine sorumluluk bilinci içinde olması beklenir. Ayrıca çocuktan kardeşine öğretim konusunda da yardım beklenir. Genellikle saldırganlık ve üstünlük kurma girişimleri, karşı cinsiyetteki kardeşlerden çok, aynı cinsiyetteki kardeşler arasında görülür. İlk doğan çocuklar, daha çok yetişkin merkezli, yardımsever, uyumlu, endişeli, kendilerini kontrol edebilen ve kardeşlerine kıyasla daha az saldırgandır. Ayrıca aileler, çıraklık dönemlerinde dünyaya gelen ilk çocukları karşısında deneyimsiz oldukları için, onları daha fazla kısıtlamakta, baskıcı davranmaktadır.



TEK ÇOCUK: 


tek çocuk
Sözgelimi ailenin ekonomik koşulları ikinci çocuğu, ilk çocuğun koşullarında büyütme ve eğitmeye yeterli olmayabilir ya da annenin sağlık koşulları yeni bir doğuma olanak tanımayabilir. Bu durumda tek çocukla yetinmek, kaçınılmaz bir zorunluluk hallini alır. Ancak tek çocuk büyütmenin bilinen olumsuzlukları ortadan kaldırılır, çocuğa pedagojik hatalar yapılmazsa, sorun kalkar. Benmerkezci davranış sergileyen bu çocuklara maalesef ki "şımartılmış çocuk" olarak düşünülmektedir. Tek çocuğun en önemli şanssızlığı, paylaşma ve yardımlaşma ortamında büyümemesinden kaynaklanmaktadır. Tek çocuk , "yetişkinler arasında büyüyen birey" olmaktan çıkarılmalıdır. Yoksa sonuç; koruyucu ana-baba yaklaşımı sonucu egoist, paylaşımcı olmayan, sosyal gelişimi yetersiz bir çocuk yetişmiş olmasıdır. Bunun çözümü; Zenginleştirilmiş yakın çevre ortamına, arkadaş ilişkilerinin desteklenmesi sonucu koşullar olumlu hale dönüştürülerek, tek çocuk olmanın getirdiği şansızlıklar ortadan kaldırılabilir. Örneğin; çocuk parklarından başlayarak, anaokulu, yüzme, spor okulu gibi birtakım etkinliklerle, arkadaş ilişkileri desteklenebilir. Bu şekilde çocuğun "yetişkinler arasında" izole olması engellenmiş sosyalize olması desteklenmiş olur. Erken gelişim yıllarından itibaren akranlarıyla oyun oynama fırsatı verilmemişse, ileri yaşlarda arkadaşları tarafından, oyun kurallarını bilmediği için dışlanabilir. Buna bağlı olarak okula uyum sorunu, okul fobisi ya da paralelinde çeşitli davranış sorunları yaşayabilir.
Paylaş: