MASALLARIN ÇOCUKLARA KATTIKLARI

Masalların Çocuklara Kattıkları

1) Masal nedir?

2) Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

3) Masallar ve çocuk gelişimine etkileri

MASAL NEDİR?

Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikâyelerine masal denir.

Çoğunlukla çocuklar istediği için ve uykuya daha rahat dalabilmeleri için anne ve babalar çocuklarına masallar anlatırlar. Çocuklarımıza anlattığımız bu masalların uyku getirmenin dışında o kadar çok faydası vardır ki aslında…

Masallar sayesinde çocuklarımıza yol göstermiş oluruz. Masal anlatarak her şeyden önce çocuğunuzla birlikte verimli vakit geçirmiş oluyorsunuz. Çalışan anne ve babalar için yatmadan önce çocuğuna masal anlatmak paha biçilemez bir birliktelik zamanıdır.

Masal anlatarak çocuğunuzun iyi bir dinleyici olmasını sağlayabilirsiniz. Dikkat problemi olan çocuklar masallarla, daha iyi bir dinleyici olabilirler.

Masal anlatarak çocuğunuzun kelime dağarcığına birçok kelime ekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun yaptığı hataları düzeltmek için ve vermek istediğiniz olumlu mesajları uygun bir dille anlatabilmek için, ona masallar anlatabilirsiniz.

Yalnızca var olan masalları değil aynı zamanda kendiniz de masallar üretebilirsiniz. Bu sayede günümüzde karşılaşabileceği tehlikeli durumlar karşısında nasıl davranması gerektiğini çocuğunuza benimsetebilirsiniz.

Çocuğunuza masal anlatırken zaman zaman duraksayarak masaldaki kahramanın ne yapması gerektiğini konuşabilirsiniz. Böylece çocuğunuzun problem çözme becerisine katkıda bulunmuş olursunuz.

Çocuğun yaşı büyüdükçe masalı anlatmanın haricinde bir kitaptan okuyarak, kitaba olan ilgisinin artmasına yardımcı olabilirsiniz. Özellikle küçük çocuklar için üretilmiş resimli masal kitapları çocuk henüz okuyamasa da kitap sevgisinin kazanılmasında büyük fayda sağlar.

Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

Anlatacağınız masalın çocuğun yaşına uygun olması gereklidir. Çünkü bazen korkutucu masallar çocuğunuzun yaşına uygun olmayabilir, ya da masaldaki karakter çocuğun ilgisini çekmeyebilir.

1 ile 3 yaş arasındaki çocuklar için eğlenceli masalları tercih etmelisiniz. Konu akıcı olmalı. Küçük çocuklar için en uygun olanı kısa ve akıcı kelime dağarcığının gelişmesine katkıda bulunabilecek masallardır. Kedi, köpeklerin bulunduğu kuşların konuştuğu masallar oldukça ilgilerini çeker.

3-4 yaş arasındaki çocuklar artık daha uzun masalları takip edebilirler. Bazı olumsuz durumların farkına varabilirler. Seçici davranarak bazı kahramanların bulunduğu küçük öğütler veren masallar anlatabilirsiniz.

4-5 yaşındaki çocuklar artık neyin gerçek neyin hayal olduğunun farkındadırlar. Bu yaş aralığındaki çocuklarınız masal dinlerken çok fazla soru sorarlar. Olumlu ve olumsuz durumların farkına vararak kendilerince çıkarımlarda bulunabilirler.

MASALLAR VE ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Genellikle kız çocuklar kız, erkek çocuklar erkek karakterlerle özdeşleşerek ilerideki kişiliklerinin temellerini atarlar. Kabaca 4-5 yaşına gelmiş bir çocuk masallarda anlatılan birçok olayın aslında gerçek olmadığını bilir. Zaten bu amaçla masallara başlarken söylenen ve ‘bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan tekerlemelerin amacı da çocuklara bu mesajı vermektir.

Bunu yanı sıra masal anlatan kişinin de çocuğa zaman zaman olağanüstü olayların sadece masallarda olacağını söylemelerinde fayda vardır. Aslında çocukların masallardan almaları gereken şey onların hayal dünyasına hitap ederek, onların dünyasına girerek ki bu şekilde daha eğlenceli ve kolay öğrenirler, gerçekte nasıl biri olmaları gerektiğinin ipuçlarını vermektir.

Günümüzde yoğun iş tempoları nedeniyle anne babalar çocuklarına masal okumak için vakit bulamamaktan yakınmaktadırlar. Ayrıca çizgi filmlerin ve dizilerin hayatımıza girmesiyle birlikte çocuklar masal okumak yerine bu tip programları seyretmeye ağırlık vermektedir.

Üstelik çocukların bazen kendilerine hitap etmeyen dizi ve programları seyretmeleri veya şiddet içeren ve doğru mesajlar vermeyen çizgi filmleri izlemeleri henüz kişilikleri yeni gelişmekte olan bu çocukların yanlış figürlerle özdeşleşmesi sorununu gündeme getirmektedir. Örneğin 6 yaşında, şiddet içerikli davranışları nedeniyle değerlendirmem için getirilmiş bir çocuğun ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ şeklinde yönelttiğim soruya ‘Mafya babası’ cevabını vermesi hayli düşündürücüdür. Üstelik bu tip örneklere hiç azımsanamayacak sıklıkta rastlamaktayız.

“Masal dinlememiş çocuklar büyüdüklerinde kedi resmini bile cetvelle çizerler.”

CEMAL SÜREYYA

Çocukta Kıskançlığın Sınırları


In , , , , ,  

Çocukta Kıskançlığın Sınırları


1)      Anneyi babadan,babayı anneden kıskanma
2)      Arkadaş kıskançlığı
3)      Eşya-oyuncak kıskançlığı
4)      Kardeş kıskançlığı
5)      Çocuğun kıskançlığı,kişiliğin hangi köşesinde?
6)      Çocuğunuzdaki kıskançlık, sınırlarını aşmışsa bunun belirtileri nelerdir?
7)      Çocuğumuza bu durumda nasıl yardım edebiliriz?

Çocuk iki yaşına doğru aşırı "ben" ci olur. Her şey kendisinindir. Kendi dünyasında, bu dünyanın merkezi kendisidir, hiçbir şeyini paylaşmak istemez. Sizi bile. Annesini babasından, babasını annesinden kıskanır. Oyuncaklarını kimseyle paylaşmaz. Odasını paylaşmaz, yemeklerini paylaşmaz, paylaşmayı henüz öğrenmemiştir. Dilerseniz tüm bunlara tek tek bakalım.
Anneyi babadan, babayı anneden kıskanma:

anneyi babadan kıskanma

Anneyi babadan, babayı anneden kıskanmanın şiddeti, çocuğun cinsiyetine, kişilik yapısına ve anne babanın tutumlarına yakından bağlıdır. Burada çocuğun, kendisine ait olan, çok değerli bir varlığı, yine kendisine ait olan çok değerli bir başka varlıktan kıskandığını gözlemliyoruz.

Annesi, çocuk için aşırı önemli bir kişiliktir. Ama nasıl olur da, annesi, babasıyla bu kadar ilgilenir? Babası çocuk değildir ki! Kendi kendine yemek yiyen, kendi kendine uyuyabilen, hiçbir şeyden, hatta karanlıktan bile korkmayan, dünyanın en cesur ve en güçlü erkeğidir. Peki, o halde, neden annesi, babasıyla ilgileniyordur?

Çocuk, anne- babasını birbiriyle konuşturmaz, yan yana oturtmaz, bazen de aynı yatakta yatırmaz, gider aralarına girer. Çocuk eğer erkek ise, babayı, kız ise anneyi kıskanır.
Burada anne- babanın yapacağı en önemli davranış, çocuğa "sevgi" ile yaklaşmaktır. Anne-babanın birbirlerini çok sevdiği fakat kendisini de çok sevdiklerini anlatabilirse, çocuğun bu anlamda duyumsadığı panik yatıştırılabilir.

Arkadaş kıskançlığı:

çocuklarda-arkadaş-kıskançlığı-

Çocuğunuz başka bir küçük afacanı görünce, sizin gözlerinizin içine bakar, ‘’Acaba annem, onu benden daha mı çok sevecek?’’ diye. Çünkü çocukların en yoğun yaşadığı duygu ‘’sevgi’’ dir. Sevginin yoğunluğu her zaman ‘’kıskançlığı’’ beraberinde getirir. Kreşe ve ilkokula giden çocuklar, sınıf arkadaşlarını, sıra arkadaşlarını kıskanırlar. Burada yine, sevilen birinin sevgisinin bölünmesi ya da kaybedilmesi kaygısı vardır.

Özellikle, çocuklarının yanında, başka çocukları, hem de en yakın arkadaşlarını öven annelerin çocuklarında ‘’arkadaş kıskançlığı’’ çok görülür. Bazı anneler, çocuklarına, onun en yakın arkadaşını örnek göstererek överler: "Bak Deniz’e ne kadar uslu, annesini hiç üzmüyor. Sense beni hep üzüyorsun." Ya da "Bora’ya bak da örnek al. Derslerine nasıl çalışıyor.Sınıfın birincisi" gibi örneklemeler, çocuğu hem arkadaşlarından soğutur ve onlara düşmanlık duyguları geliştirmesine yol açar, hem de sizin örnek gösterdiğiniz davranışlara ters tepki geliştirir.

Yani anne babaların yanlış tutumlarından dolayı bu gibi hatalı davranış ve algılamalara yol açmamak  için, çocuğunuzun yanında başka çocukları, özellikle de en yakın, en sevdikleri arkadaşlarını övüp örnek göstermeyin. Duyacağınız şu olacaktır? "Sen onu benden çok seviyorsun değil mi?". 

Eşya-oyuncak kıskançlığı:


çocuklarda eşya kıskançlığı
Çocuklar yaşlarıyla doğru orantılı olarak, çevrelerine daha çok dikkat etmeye, çevrelerini daha çok incelemeye başlarlar. Birlikte gittiğiniz evleri, o evlerdeki eşyaları ve tabii ki oyuncakları, kendi evindekilerle kıyaslarlar. "Neden bende Ahmet’in oyuncağından yok?" gibi.

Böyle durumlarda, çocuğa, "Bu ne biçim soru" ya da, "Ne kadar kıskanç bir çocuksun" veya "Saçmalıyorsun" gibi yanıtlar asla verilmemelidir. Çünkü çocuğun dünyasında henüz "kategoriler" oluşmamıştır. Çocuklar, dış dünyayla karşılaşmadan önce, her şeyi "aynı ve eşit" olarak algılarlar.
Bu gibi durumlarda, çocuğun iç dünyasını zedelememek için, olabildiğince sakin, onun anlayabileceği bir dille cevap vermekte fayda vardır.

"Her insanın yaşam şekli farklıdır. Dünyadaki tüm insanlar aynı evlere, arabalara, oyuncaklara ya da giysilere sahip olamazlar. Bazılarının az, bazılarının çok olabilir. Bu doğaldır", şeklindeki bir cevap, çocuğunuzun zihnindeki soru işaretlerini ortadan kaldıracak ve yüreğindeki fırtınaları dindirecektir.
Verdiğiniz bu cevap üzerine, çocuğunuz bu kez de "Neden?" sorusunu yöneltebilir. "Neden aynı şeylere sahip değiliz?" Burada üç-altı yaş çocuğuna şöyle cevap uygundur. "Nasıl senin kaşın, gözün, saçının rengi başka çocuklardan farklıysa, sen böyle bir görünüme sahipsen, başka çocuklar da farklı görünümlere sahip. Yani kimse birbirine benzemediği gibi, yaşam şekilleri de birbirine benzemez." 

Altı yaşından büyük çocuklar için detaylara girilebilir. Mesleki farklılıklar, eğitimin insana kazandırdıkları, iş yaşamı, hedefler, amaçlar, beklentiler, çaba gösterme, çalışmak vb.
Eğer çocuğunuz iki-üç yaşları arasındaysa, kendi oyuncaklarını, arkadaşlarıyla "paylaşmamak" isteyebilir bu normal olarak görülmeli ve kişilik gelişiminin izlediği bir yol olarak görülür.Bu durum olağan ve doğal kabul edilmelidir. Çocukları bu konuda fazla hırpalamamak lazım.

Çocuğunuz üç buçuk- dört yaşına geldiği zaman, bu tepkileri zamanla geçecek ve oyuncaklarını paylaşmaya başlayacaktır. Özellikle kreşe başlayan ve kardeşleri olan çocuklar için, bu süreç kısa zamanda geçer. Ancak "tek çocuklar" için söz konusu zaman, biraz daha geç olabilir. Yani çocuk dört yaşında değil ama beş yaşına gelince, kendine ait bir eşyayı veya oyuncağını paylaşmayı öğrenir. Burada anne-babanın tutumları ve çocuğun kişilik yapısıyla çevrenin "anaokulu" etkisi de büyüktür.

Kardeş kıskançlığı:

Kardeş kıskançlığı içgüdüseldir ve eğer çocuğun ruhsal dengesini bozmuyor ve günlük aktivitelerini engellemiyorsa, telaşlanmaya gerek yoktur.

Kız çocuk-erkek çocuk olarak cinsiyet ayrımı yapmıyorsanız, problemin yarısını çözmüşsünüz demektir. Günümüzde hala aileler, çocukları arasında cinsiyet ayrımı yapmaktadırlar. Hala erkek çocuklar el üstünde tutulmakta, kız çocuklarsa bir köşeye itilmektedir. Hele ilk çocuk kız, ikinci çocuk erkekse, bu ayrımı maalesef daha çok görmekteyiz. Oysa çocuk, çocuktur. Cinsiyeti kız ya da erkek olsun, sizin evladınızdır ve eğer böyle bir ayrım yapacağınızı bilseydi, sanırım sizin çocuğunuz olarak dünyaya gelmek istemezdi.

Çocuğun kıskançlığı, kişiliğin hangi köşesinde?

Kıskançlık, temek bir duygudur. Asıl olarak, başka kişilerle olan etkin ve sevgi dolu ilişkilerimizde ortaya çıkar. Çoğu zaman, sevgi arttıkça, kıskançlığın ortaya çıkma olasılığı da o kadar artar. O halde, "Çocuğun kıskançlığı kişiliğinin hangi köşesinde?" sorusuna verilecek yanıt da basittir. Kişiliğin oluşmasında "sevgi" en büyük etkendir, kıskançlık duyumsaması, sevgiyle birlikte gelen ve çocuğun kişiliğinin ayrılmaz bir bütünleyicisidir. Sınırlarını aşmadığı sürece normal bir tepkidir.

Çocuğunuzdaki kıskançlık, sınırlarını aşmışsa?

Çocuklukta Kıskançlık Sınırları

Kıskançlık duygusu, her zaman uslu durmaz. Çeşitli sebeplerden dolayı, çocuklar bazen bu duygularıyla başa çıkamazlar. 

Belirtileri nelerdir?

1)      Çocuk, hırçın ve huysuzdur.
2)      Olur olmaz her şeye ağlar.
3)      Kıskandığı kardeşi yada arkadaşı ise, canını yakmak ister.
4)      İçine kapanır, sessizleşir.
5)      Eski neşesi kaybolur.  

Ya da:

1)      Sürekli hareket halindedir.
2)      İştahı kesilir.
3)      Gece işemeleri başlar.
4)      Tırnak yemeye başlar.
5)      Söz dinlemez.
6)      Çocuk kendine karşı güvensiz davranışlarda bulunur.

Çocuğunuza nasıl yardım edebilirsiniz?

Eğer çocuğunuzda bu belirtilerden birkaçını gözlemliyorsanız, ona kızmak ya da eleştirmek yerine yardım elinizi uzatmalısınız. Kendisine, onu ne kadar çok sevdiğinizi ve her zaman da seveceğinizi anlatmalısınız.



Paylaş:

Teknolojiyi Doğru Kullanım


In , , ,  

Çocuk ve Teknolojinin Yeri

çocuklarda teknolojiyi doğru kullanmak


1)      Teknolojinin yararları
2)      Teknolojiyi nasıl kullanacağınıza karar verin
3)      Uyarı işaretlerine dikkat! Ne anlama geliyorlar?
4)      Ekran yerine çocuğa ne önermeli?

 
1-      Zeka Katsayısında (IQ) Artış:


                Yaklaşık 9 bin öğrenci üzerinde yapılan araştırmaya göre, mevcut neslin IQ puanları, bir önceki nesilden yüksek çıkıyor. Üstelik her yeni IQ testlerinin, bir öncekilere göre zorlaştırılıyor olmasına rağmen sonuç değişmiyor.

                Uzmanlar bu durumu doğrudan teknoloji ile bağdaştırıyor. Çocukların hayatına giren teknolojik ürünlerin sayısındaki artış ve buna bağlı olarak artan uyaranlar, çocukların daha kompleks problemleri çözümleyebilmesi için egzersiz görevi görüyor.

                 Çocuklar için tavsiye edilen günlük teknolojik cihaz kullanım sürelerine uyulursa teknoloji yararlı; uyulmazsa zararlı olabiliyor.

2-      Zihinsel Beceri Gelişimi:


               Hafızasını geliştirmek isteyen çocuklar için hafıza oyunları, dikkatini geliştirmek isteyen çocuklar için dikkat oyunları, görsel becerilerini geliştirmek isteyen çocuklar için görsel oyunlar ve çok daha fazlası teknoloji sayesinde her an elimizin altında. Dolayısıyla, “bilgisayarını veya tabletini araba yarışı oynamak yerine, zeka oyunları oynamak için kullanan çocuklara teknoloji yararlıdır.” diyebiliyoruz.

3-      Eğitici ve Öğretici İçerik Zenginliği:


Yabancı dil öğreten uygulamalar, toplum ve ahlak kuralları üzerine öğüt veren, ders verici çizgi filmler, Matematiksel işlemlerde pratik yaptıran oyun ve uygulamalar ve bunlara benzer, bilgiyi oyunlaştırma yöntemiyle veren uygulamalar çocukların erişimine her an açık.Elbette seçilen uygulamalarda ebeveyn gözetmenliği önemli rol oynar. Çocuklar, bazı riskleri öngöremeyebilirler. Hangi uygulamaların faydalı, hangi uygulamaların zararlı olduğu konusunda çocuklara rehberlik yapmayı unutmamalıyız.

4-      Yaratıcılık:


Görsel tasarım programları, teknik çizim programları, kodlama yaptıran programlar ve benzeri tasarımsal araçlar çocukların yaratıcılığını geliştiriyor.Yaratıcı yönü güçlü çocuklar, değişen dünyaya ayak uydurma konusunda başarılı olurlar. Aynı şekilde, değişen dünyanın değişen ihtiyaçlarına yeni çözümler üretme konusunda da başarılı olurlar.

5-      Güvenlik:


                      Çocuğunuz cep telefonu kullanacak yaşta olmasa bile acil durumlarda size ulaşabilmesi gerekir. Bu ihtiyacı sağlıklı bir şekilde karşılamak için basit cep telefonları (akıllı çocuk saatleri) üretildi. Okullarda çocuklara, acil durumlarda aramaları gereken numaralar öğretiliyor. Akıllı çocuk saatine ambulansın, itfaiyenin numaralarını tanımlayabilirsiniz. Yeri geldiğinde teknoloji, çocuğunuzun ve toplumun can güvenliğini sağlayan bir kahramana dönüşebiliyor. 

            

TEKNOLOJİYİ NASIL KULLANACAĞINIZA KARAR VERİN


Dikkat ettiyseniz; zararlarını anlatan maddeler ile yararlarını anlatan bazı maddeler birbiriyle çelişiyor gibi görünüyor.

Mesela, teknolojinin zararlarından bahsederken “zihinsel becerilerde bozukluk” maddesi paylaştık. Teknolojinin yaralarından bahsederken de “zihinsel beceri gelişimi” dedik. Esasen burada bir çelişki yok. Yalnızca, tüm bu yazının da ana konusu olan küçük bir ayrıntı var:

Teknolojiyi doğru şekilde, doğru miktarda kullanan çocuklar için eşsiz faydalar var. Yanlış şekilde, yanlış miktarda kullanan çocuklar içinse büyük riskler var.

Uyarı işaretlerine dikkat! Ne anlama geliyorlar?


tv uyarı işaretleri

İçeriklerdeki yaş uyarısını ebeveyn olarak dikkate alın ve anlamlarını mutlaka öğrenin.
Amerika ve Avrupa’da oyunların üzerinde hangi yaş gruplarına yönelik olduğu bilgisi yazıyor.    İşte bu yaş grupları ve anlamları;

3: 3 yaş ve üzeri oyuncuları kapsıyor. Oyuna hiçbir şekilde korkutucu ve rahatsız edici içerik konulamıyor.

7: 7 yaş ve üzeri oyuncuları kapsıyor. Gerçek dışı şiddet (çizgi film şiddeti) ve daha küçük yaşta oyuncuları rahatsız edebilecek şeyler içerebiliyor.

12: 12 yaş ve üzeri oyuncuları kapsıyor. Hafif oranda şiddet, kaba dil, cinsel imalar ve kumar içerebiliyor.

16: 16 yaş ve üzeri oyuncuları kapsıyor. Gerçekçi şiddet, küfür, cinsel öğeler, uyuşturucu kullanımı ve kumar içerebiliyor.

18: 18 yaş ve üzeri oyuncuları kapsıyor. Detaylı şiddet ve vahşet, savunmasız insanlara karşı şiddet, amaçsız yere öldürmek, küfür, cinsel temalar, kumar ve uyuşturucu içerebiliyor.

Ekran yerine çocuğa ne önermeli? 

Ekran yerine çocuğa ne önermeli?


Çocukların mutlaka kendi yaş grubuna uygun çizgi filmler izlemesi, oyunlar oynaması ve ekran başında geçirdikleri toplam sürenin de günlük 1-2 saati geçmemesi tavsiye ediliyor. Çocukta uykusuzluk, sinirlilik, doyumsuzluk gibi davranışlar gözlenebiliyor. Uzun süre ekran kullanımının zararından korunmak için çocuğunuza ekran dışında da hayatını eğlenceli kılacak, onu sosyal yaşama hazırlayacak keyifli, paylaşımcı uğraşlar sunun. Onu kurslar, hobiler, ailesiyle birlikte yapabileceği kitap okuma, yazı yazma, resim çizme, dans etme, şarkı söyleme gibi sosyal aktivitelere yönlendirebilirsiniz.

Paylaş:

Çocuk ve Teknoloji


In , , , , , ,  

ÇOCUK VE TEKNOLOJİ

1)      Teknoloji nedir?
2)      Teknolojinin çocuklar üzerinde ki faydaları ve zararları nelerdir?
3)      Çocuklar için teknoloji neyi ifade eder?
Çocuk ve Teknoloji

Teknoloji: İnsanların ihtiyaçlarına yönelik araç ve gereçlerin üretilebilmesinde gerekli olan bilgi, yetenek, yöntem ve teknikler bütününe denir. Bu tanımdan yola çıkarak teknolojinin yararları üzerinde durmamız gerektiğini düşünebiliriz fakat bilinçli kullanılmadığı durumlarda teknolojinin zararları ile karşı karşıya kalıyoruz!

Bilinçsizlikten bahsettiğimizde haliyle aklımıza ilk gelmesi gereken, çocuklardır. Bir yetişkinin teknolojiyi zararlı yönde kullanmasına “bilinçsizlik” diyebileceğimiz gibi “tercih” de diyebiliriz. Fakat çocuklar için “tercih” diyemeyiz. Çünkü çocuklar, teknolojik ürünleri zararlı yönde kullanırken kendilerine verdikleri zararın bilincinde değildirler.

Çok değil, 20-25 sene önce parklarda, bahçelerde oynayan, bisiklete binen, top peşinde bütün gün sıkılmadan koşup eğlenen çocuklardık. günümüz dünyası bambaşka. Maalesef çocukların ve ebeveynlerinin ellerinden iPad’ler, telefonlar, bilgisayarlar düşmüyor artık. Aile veya arkadaş yemekleri gibi en önemli sosyal ortamlarda dahi teknolojiden kopamıyoruz.

Teknoloji bağımlılığı
Teknoloji bağımlılığı üzerine Amerika’da 2010 yılında Kanser Vakfı tarafından yapılan araştırma sonuçları hayli ürkütücü; ilkokul çağındaki çocuklar günde ortalama 7,5 saat teknoloji kullanıyor. Bu çocukların yüzde 75’inin yatak odasında televizyon var ve Amerikan ailelerinin yüzde 50’sinin evinde televizyon tüm gün açık. Çocukların oyunu artık çoğunlukla teknolojiye dayanıyor ve bu durum maalesef yaratıcılıklarına ve hayal güçlerine büyük ölçüde zarar veriyor. Aynı zamanda hareketsizlikleri, motor ve duyusal gelişimleri için büyük bir dezavantaj oluşturuyor.

Kanada ve Amerika’da yaşayan çocuklarda, obezite ve şeker hastalığı oranlarında maalesef çok büyük bir artış yaşanıyor. Aynı zamanda dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, gelişimsel gerilikler, öğrenme güçlüğü, anksiyete, depresyon ve uyku bozukluğu oranlarının da teknolojinin aşırı kullanılmasıyla birlikte tehdit edici boyutlara ulaştığı görülüyor.

Çocuklar bilgiye ulaşmada çok başarılı olsalar dahi, bu bilgiyi hatırlamakta güçlük çekiyorlar. Ayrıca hayal gücünü kullanma ve derin düşünme gibi fırsatlardan mahrum kalıyorlar. Teknolojinin aşırı kullanımı, çocukların ruh halini de olumsuz yönde etkileyebiliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırma, günde dört saatten fazla bilgisayar oyunu ve internet kullanan çocukların, günde bir saatin altında kullananlara kıyasla, kendilerini daha kötü ve mutsuz hissettiklerini gösteriyor.

Teknolojinin sağladığı faydalar elbette yadsınamaz ve teknolojiyi hayatımızdan tamamen çıkarmamız tabii ki imkânsız. Ancak bu faydalarla birlikte, yanlış veya aşırı kullanımda görülebilecek zararların farkına varıp, gerekli sınırlamaları ve önlemleri almalıyız. Unutmayalım ki çocuklarımızın asıl ihtiyacı olan en yeni, teknolojik ürünler değil. Asıl ihtiyaç duydukları, onlarla kaliteli zaman geçirmemiz, oyun Oynamamız, sohbet etmemiz ve sarılıp sevgimizi göstermemiz... 

Çocuklar için teknoloji neyi ifade eder?

Çocuklar için teknoloji neyi ifade eder?

Bilgisayar, tablet, telefon, televizyon, gelişmiş oyuncaklar ve benzeri, çocukların ilgi alanına girecek tüm teknolojik ürünler. Çocuklar için teknoloji bunlardan ibarettir.

Dolayısıyla konuyu çocuklar açısından değerlendirirken; sanayi makinelerini, tıbbi cihazları, savaş malzemelerini, tüm bunların yarar ve zararlarını konuşmamıza –şimdilik- gerek yok. Doğrudan çocukların tükettiği teknolojik içerikleri ele alalım:

  TEKNOLOJİNİN ZARARLARI

1)      Zihinsel Becerilerde Bozukluk:

Çocuğun akademik başarısını olumsuz yönde etkileyerek, okulda ve derslerdeki başarısını düşürüyor. En başında söylediğimiz gibi, bu tür sorunların sebebi, teknolojinin aşırı (bilinçsiz) kullanılmasıdır. Unutmamak gerekir ki teknolojik gelişmeler, insana fayda sağlama amacı taşır. Doğru teknolojiyi, doğru miktarda kullanmak elbette zararlı değil, yararlı bir kullanım şeklidir.

2)      Sosyal Becerilerde Bozukluk:

Çevresiyle yeterince iletişim, etkileşim ve paylaşım içerisinde olmayan çocuk, tüm bu ihtiyaçlarını sanal ortamda karşılamaya çalışıyor. Gerçek hayattan kopuk olduğu bu süreç boyunca sosyal becerileri zayıflıyor.

3)      Zorbalık, İstismar ve Güvenlik Sorunları:


Çocukların ilgi duyduğu teknolojilerin genellikle internete bağlanabilme özelliği olduğunu düşünürsek, dış tehditleri de göz önünde bulundurmamız gerekir. Mesela: Siber Zorbalık!
Kötü niyetli yetişkinler tarafından istismar edilebiliyorlar. Yine kötü niyetli yetişkinler tarafından, çocuğa veya ailesine yönelik kişisel bilgiler ele geçirilebiliyor.

 4) Fiziksel Problemler:

Konunun bir de fiziksel boyutu var.
  • Göz-görme problemleri
  • Boyun ağrıları
  • Bedenin iskelet yapısında bozulma
  • Kol, el, parmak uyuşmaları
  • Aşırı yorgunluk
  • Yeterince kalori yakamayan çocukların obezite riskiyle karşı karşıya olduklarını da unutmamak gerekir.

5) Teknoloji Bağımlılığı:

teknoloji bağımlılığıKişinin teknolojik ürüne ulaşamadığı anlarda yoksunluk hissetmesine, dolayısıyla huzursuz olmasına sebep olan bir durumdur. Haliyle, çocuğa daima teknolojik ürün sunamayacağımıza göre ve bunun zaten yanlış olduğunu bildiğimize göre çeşitli kısıtlamalara gitmek zorunda kalırız. Ancak bu kısıtlamalar için gecikmiş olmamızdan dolayı çocuğun, mutsuz bir çocuğa dönüşmesine sebep oluruz.

Paylaş:

Daha iyi bir ebeveyn olmak için yapmamız gerekenler


In , , , , , ,  

İyi Bir Ebeveyn Olmak

kişilik oluşumu

1) Rol model olun

İyi bir ebeveyn olmak; destek olan, empati kuran, teşvik eden, sorumluluklarının bilincinde, iyi alışkanlıklara yönlendiren ve sağlıklı ilişkiler kurabilen bir kişilik oturtarak pozitif bir rol modeli olmaktır.

2) Ev kuralları koyun ve bunlara uyulmasını sağlayın.

Çocuklar hayatlarında kurallara ve sınırlara ihtiyaç duyarlar. Kendi memnuniyetlerini ve hazlarını erteleyebilmeyi öğrenmek zorundadırlar – özellikle de her şeyin ani yaşandığı günümüz dünyasında. Ancak akıllıca hareket edin; çok fazla kural isyana yol açabilir.

3) Çocuklar küçük yaşlardan itibaren rutinler konusunda teşvik edilmelidir.

Çocuğunuza küçük yaşlardan itibaren rutinler ve iyi alışkanlıklar oluşturması için yardımcı olun. Çocuklar küçükken, diş fırçalama gibi belli kuralları rutine dönüştürmek kolaydır. Bu rutinler çocuklara hayatları boyunca yardımcı olmakla kalmaz; aynı zamanda da güvende ve başarılı hissetmelerini sağlarlar.

4) Elektronik araçlarla geçirilen zamanı kısıtlayın.

Yemekler ve aile gezintileri gibi teknolojiden uzak durulması gereken anlarda belirli kurallar koymak önemlidir. Teknolojinin olmadığı anlar yaşamak, çocuğunuza yüz yüze olduğu kişinin aracın diğer ucundaki kişiden çok daha önemli olduğunu öğretir.

5) Çocuklarınızın arkadaşlarını tanımaya çalışın.

Hoşunuza gitsin ya da gitmesin, çocuğunuz arkadaşlarından önemli ölçüde etkilenir; işte bu yüzden onları tanımaya çalışmak çok önemlidir. Sessizliği ve huzuru tercih de etseniz çocuğunuza eve arkadaşlarını çağırabileceğini söylediğinizden emin olun. Yalnızca konuşan ve yemek yiyen bir grup çocuğun etrafında olarak bile çocuğunuzun arkadaşlarının kim oldukları hakkında fikir edinebilirsiniz.

6) Şikayet etmeyin, talep edin.

Bir konuda şikayet ettiğimizde gerçekten istediğimiz aslında bir şeylerin değişmesidir. Çocuğunuz mutfakta bulaşık bıraktı ve siz bunun bir daha olmasını istemiyorsunuz. “Yine kirli bulaşık bıraktığına gerçekten inanamıyorum!” demek yerine “Bir daha kine tabak kullandığında yıkayıp bırakırsan gerçekten mutlu olurum. Teşekkürler.” demeyi deneyin.

nasıl anne baba olmalı

7) Çocuğuna sevgi ve yakınlık göster.

*Tatlı bir sarılma, küçük bir cesaretlendirme, takdir, onaylama ve hatta bir tebessüm, çocuklarının kendine güvenini ve iyiliğini büyük oranda etkileyebilir.

*Onlara ne kadar sinirli olursa olsun, çocuklarına onları sevdiğini her gün söyle.

*Sıkça sarıl ve öp. Çocuklarının, sevgi ve yakınlık ile rahat olmalarını doğumlarından itibaren sağla.

*Onları şartsız sev. Senin sevgini ancak eğer çocuklarının senin istediğin kişiler olurlarsa kazanabilecekleri şeklinde bir zorlama yaratma. Onları her ne olursa olsun seveceğini bilmelerini sağla.

8) Çocuklarını, diğer çocuklarla ve özellikle kardeşleriyle karşılaştırmaktan kaçın.

*Her çocuk bir bireydir ve eşsizdir. Eğer onların davranışlarını geliştirmelerini istiyorsan, çocuklarına kardeşleri gibi ya da komşunun çocukları gibi davranmaları gerektiğini söylemek yerine, hedeflerine kendi kendi tercihlerine göre ulaşmalarını anlat.

*Bir çocuğu diğeri ile karşılaştırmak ayrıca çocuğun kardeşleriyle ile bir rekabet geliştirmesine de neden olur. Çocukların arasında rekabetçi değil, sevgiye dayalı bir ilişki geliştirmek istersin.

9) Çocukların için zaman yarat. 

*Her bir çocuğunla ayrı zaman geçir. Birden fazla çocuğun varsa, zamanını eşit şekilde bölmeye çalış.

*Çocuklarının ilgi alanlarına göre parka, eğlence parkına, müzeye veya kütüphaneye gitmek için zaman ayır.

*Okul faaliyetlerine katıl. Çocuklarınla birlikte ödev yap. Okuldaki durumlarını öğrenmek için veli toplantılarına katıl.

10) Önemli anlarda yanlarında ol.

*Çocukların oldukça hızlı büyüdüklerini ve sen fark etmeden yuvadan uçacaklarını unutma. Patronun toplantıyı kaçırdığını bilebilir de bilmeyebilir de, ama çocukların yer aldıkları oyunda olmadığını kesinlikle hatırlayacaklardır. Çocukların için her şeyden vazgeçmen gerekmese de, en azından önemli anlar için yanlarında olmaya çalış.

*Çocuğunun okuldaki ilk günü veya başka bir önemli an için çok meşgulsen, hayatın boyunca bunun pişmanlığını yaşayabilirsin. Ve çocuğunun, lise mezuniyetini anne veya babasının gelmedikleri bir an olarak hatırlamasını istemezsin.

11) Sinirini mümkün olduğunca dizginlemeye çalış.

*Kuralları açıklarken veya uygularken, sakin ve makul olmak önemlidir.

*Bazen hepimiz sinirleniriz ve kontrolümüzü kaybederiz. Eğer pişman olduğun bir şey yapar veya söylersen, çocuğundan özür dilemeli ve hata yaptığını bilmelerini sağlamalısın. Eğer davranışın normalmiş gibi davranırsan, daha sonra seni taklit etmeye çalışırlar.



Paylaş:

Çocukla Doğru İletişim


In , , , , , ,  

Çocukla Doğru İletişim

Çocukla doğru iletişim nasıl olmalı

Çocuk yetiştirirken en önemlisinin ve en zorunun onlarla iletişim kurmak olduğunu bilinçli ebeveynlerin hepsi bilir. Biz çocuklarla iletişim kurarken doğru bildiğimiz pek çok hatalarımız olabiliyor.
Çocuklarla yaşa göre iletişim kurmanın onların sosyal, akademik ve duygusal gelişimi için çok önemli olduğunu vurguladı. Çocukların da aynı yetişkinler gibi anlaşılmak, sevilmek, saygı görmek, dikkat çekmek istedikleri ve duygusal yakınlık, destek sınırların belli olmasını beklediklerini bilmek lazım.

Çocukla Doğru İletişim Kuralları 


çocukla doğru iletişim kurmak1) Çocuğunuz sizinle işbirliğine girmiyorsa çoğunlukla "ben de bir bireyim ve isteklerim var, siz de beni anlayın" demek içindir. "Söylediklerinizin arkasında durun. Yalnızca "hayır" kelimesini kullanmamaya gayret gösterin özellikle küçük çocuklarda "hayır" demek onlar için hiçbir anlama gelmiyor. Şimdi mi hayır, sonra evet mi olacak ya da sonsuza dek mi "hayır" ve en önemlisi neden "hayır".

Çocuğunuzla iletişim kurarken çok sabırlı olmalısınız.

çocuklara karşı sabırlı olmak
2) 2 yaşın çok zor bir yaş olduğunu ve genelde her şeye ilk başta "hayır" diyeceğini hatta ağlayacağını bilerek onunla iletişim kurmalısınız. En fazla 1- 2 kısa cümleyle isteklerinizi söylemeniz yeterlidir. İşbirliğine çok açık olmadığı için uzun cümleler kurarsanız ne demek istediğinizi net bir şekilde anlayamaz.

3) 3-6 yaş arasındaki bir çocukla iletişim kurarken sabır önemlidir. Örneğin akşam saatinde bir arkadaşının evine oynamaya gitmek istiyor ve ağlıyor, bağırıyor gitmek için ve siz gitmesine izin vermediniz. "Arkadaşına gitmek istediğini biliyorum ve şu an gidemediğin için üzgünsün ama bana biraz daha iyi davranmalısın. Oyun oynamak istediğini görüyorum, başka bir fikrin var mı? Belki arkadaşına yarın gidebiliriz".

Çocuğunuz hangi yaşta olursa olsun "dinleyin"

4) Göz kontağı kurun ve sözleri bitene kadar dinleyin, alaycı bir tavır takınmayın, alay etmeyin ve dinleyin, belki onun için bu konu çok önemli ve sizinle paylaşmak istiyor. Eğer ona bakarak dinlemezseniz birini dinlemenin önemini anlamaz ve ileride aynı şekilde kendisi de iyi bir dinleyici olmayacaktır. Çocuğunuzu dinlerken aynı hizaya gelmeye dikkat edin mümkünse aynı boya gelmek için oturun.

Çok genel sorulardan kaçının

5) İlkokul çağındaki çocukların anneleri genellikle şundan şikayet ederler. "Bu gün okulda ne yaptın diyorum anlatmıyor?" Çocukların bunu anlatmama sebepleri çok genel bir soru olduğu içindir. Küçük yaştaki çocuklara genellikle çok daha spesifik sorular sormak gerekir. Yani "bugün okulda seni çok sevindiren bir şey oldu mu?" Ya da "bugün okulda üzüldüğün bir şey oldu mu? gibi.. Net sorulara cevap almak her zaman daha kolaydır. Unutmayalım ki 11-12 yaşından küçük çocuklarda soyut düşünme evresi oluşmadığından bu soruları ne kadar daraltıp sorarsak net cevap almamız o kadar kolaylaşır.

Hatalarını sürekli yüzlerine vurmayın.

6) Onların olumlu taraflarını öne çıkarıp hatalı yaptıkları şeyler için de " Bunu başka türlü nasıl yapabilirdin düşünelim, sen ne dersin bir fikrin var mı? Önce ondan fikir almaya çalışın, olmazsa " benim birkaç fikrim var, istersen ben bir tane söylerim sen de bu arada düşün aklına gelirse sen de bir tane söyle" diyerek yine onun beyin gelişimine katkıda bulunmaya çalışın. Onun yerine sizin düşündüğünüzü göstermeyin ya da cesaretini kırmayın.

çocukla iletişim7) Çocuğunuz size önemli bir şey anlatmaya çalışırken telefon konuşması yapmaktan kaçınabilir, dikkatinizi tamamen ona verebilirsiniz.

8) Eğer, çocuğunuza kızgınsanız, onunla konuşmak için sakinleşmeyi bekleyebilirsiniz.

9) Çocukların zihni bir anlamda kayıt cihazı gibi işlediğinden sadece çocuğunuzla olan konuşmalarınızın değil çevrenizdeki insanlarla olan iletişiminiz ve etkileşiminiz de ona model olduğunu hep hatırlayabilirsiniz.

10) Çocuğunuza karşı davranışlarınızda tutarlı olmanız önemlidir. Kendi içinizde çelişkili davranışlarda bulunmanız ya da anne ve babanın birbiriyle çelişen biçimde davranması, çocuğu “doğruyu bulma” konusunda zorlar.

Yaşı kaç olursa olsun,unutmayın karşınızdaki sadece bir çocuk.Üstelik sizin çocuğunuz.Hayatı keşfetmeye çalışan,kendi hayat deneyimlerini oluşturan çocuğunuz için her şeyin en iyisini isterken aslında ona verebileceğiniz en iyi şey onunla aranızda kurulmuş sağlıklı bir iletişimdir.



Paylaş:

Okul Öncesi Çocuklara Öneriler


In , , , , , ,  

OKUL ÖNCESİ ÇAĞDA ÇOCUKLARLA İLETİŞİM İÇİN ÖNERİLER


Okul Öncesi Çocuklara Öneriler
Okul öncesi gelişim testlerinde gelişim dönemlerinde en önemli etki dil konuşma alanındadır. Çocuğunuzun dil gelişimini dolayısıyla zeka gelişimini olumlu etkilemek istiyorsanız çocuğunuzla sağlıklı iletişim kurun. Kelime hazinesini arttırmaya önem verin. Evde bu desteği vermekte zorlanıyorsanız çevrenizde çocuğunuza fayda sağlayacak kreşe veya okul öncesi eğitim kurumlarına gönderebilirsiniz.

1)Yapma, dokunma’ demek yerine düşünmeye sevk edecek ‘dokunduğun zaman sana nasıl etkiler?’ ‘Bu konu hakkında sen neler düşünüyorsun’ gibi cümleler kullanmaya çalışın.

2)Pozitif konuşma çocuğunuzun özgüven kazanmasını sağlayacaktır. Çocuğunuza olabildiğince söz hakkı verin. Çocuğa evde söz hakkı verilmesi, çocuğun  okulda da kendisini doğru ifade etmesini sağlayacaktır.

3)Çocuklarla konuşmanın yanı sıra özellikle çocuklara kitap okumak da çocukların dil gelişimi için çok önemlidir. Okul öncesi dönemde çocuğunuzun yaşına uygun kitaplar okuyun. Bol resimli kitapları çocuğunuza gösterip ondan yorum alın. Kitap ve resimlerle ilgili düşünmeye sevk edecek sorular sorun.

4)Çocuğunuzun merak duygusunu geliştirecek oyuncaklar hazırlayın ve beraber sabırla oynayın.

5)“Söz gümüşse sükût altındır”. Çocuğunuzun sizin söyleyeceklerinize, bilgilerinize ihtiyacı olduğu kesinlikle yadsınamaz… Ancak iyi bir dinleyici olmanın da onu ne kadar rahatlattığını göreceksiniz. İyi bir dinleyici olmanız ileride onun da sizi can kulağıyla dinlemesini sağlayacaktır. Konuşurken onun sözünü kesmemeye dikkat edin, ama onu da sizin ve başkalarının sözünü kesmemesi gerektiğini anlatın.

6) Çocuğunuza bir şey anlatırken çok uzun cümleler kurmamaya, yalın ve sade bir dille konuşmaya özen gösterin. Doğal olun. Uzun uzun açıklamak, konuşmak her zaman sizin istediğiniz sonuçları yaratmaz. Çocuğunuzun gözünde çok bilen, çok açıklayan değil çok konuşan anne- baba olursunuz. Özellikle okul öncesi dönem ve ilkokulun ilk yıllarındaki çocuklarda kısa, sade ve net konuşmak daha iyi olacaktır.

7) Anne babaların çoğu çocuklarının kendileriyle çok konuşmadığından, okulda ne olduğunu anlatmadığından yakınmakta… “Akşam eve geldiğimde, ‘bugün okulda ne yaptın?’ diye soruyorum, cevap vermiyor. Ya da hiçbir şey yapmadım diyor. Ne yapmalıyım?” Hangimiz kapıdan girer girmez sorulan, “bugün ne yaptın?” ya da “günün nasıl geçti?” sorularına kibarca ve açıklayıcı cevaplar veriyoruz… Önce bir oturup rahatlamak istemez, sonra da kendiliğimizden o günkü ilginç şeyleri paylaşmaya başlamaz mıyız? Çocuğumuza da bu fırsatı versek nasıl olur? Önce sohbet etsek, o gün neler yaptığımızı, yaşadığımız ilginç olayları anlatmaya başlasak mesela… Belki o zaman o da yaşadığı bir anı paylaşmak isteyebilir… Yani sorgulayıcı olmak yerine paylaşımcı olmak… Kendi anne babalarınızın yaptıklarını anımsamaya ne dersiniz? “Bugün çok işim vardı, bugün çok yemek yaptım, bugün Nermin hanım geldi, öğleye kadar elektrikler yoktu vb.”

8)Doğal ve keyifli iletişimin en rahat kurulduğu yer ve zamanlardan birisi de yemek masaları ve yemek saatleridir. Ne yazık ki son dönemde çocukların sağlıklı beslenmesi adına bu zamanlar “yedin-yemedin” söylemleri ile geçiyor. Sonuçta da elimizde kalan, ağlayarak masadan kalkan çocuklar, bazen fiziksel açlık, bazen de duygusal açlıkla sonlanan yemek zamanları oluyor…

9) Çocuğu yargılamamak..O gün arkadaşı ile bir olumsuzluk yaşayan çocuğa hemen, “Sana vurdu mu? Sen ne yaptın? Onunla oynama! Öğretmenine söyleseydin!” vb. sözlerle yaklaşmak sorgulama ve yargılama içermektedir. Bunun yerine çocuğu dinleyerek, o esnada ne hissettiğini öğrenmek, duygusunu ifade etmesine izin vermek çok daha sağlıklı olacaktır.

İLETİŞİMDE ENGELLER


Yetişkinlerin çocuklarıyla iletişimde aldıkları tavırları belli başlıklarla özetleyebiliriz:

1-Emir verme, yönetme:
“Yapman gerekir….yapacaksın….yapmak zorundasın.”
-Söylenenin tersini “denemeye” davet edebilir.

2-Uyarma, tehdit etme:
“…yapamazsın…..ya yaparsan….yoksa…”
-Korku boyun eğme yaratabilir.

3-Ahlak dersi verme:
“…yapmalıydın….senin sorumluluğun….şöyle yapmak gerekir….”
-İnatlaşmaya davet çıkarır, Çocuğun durumunu daha şiddetle savunmasına yol açabilir.

4-Öğüt verme, çözüm getirme, fikir verme:
“Ben olsam….neden böyle yapmıyorsun?…Bence,,,sana şunu önereyim…”
-Çocukların kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğunu ima eder.

5-Mantık yoluyla inandırma:
-“İşte şu nedenle hatalısın….” “Olaylar gösteriyor ki….”Evet. Ama…”“Gerçek şu ki…”
-Çocuğun kendini beceriksiz ve yetersiz hissetmesine neden olabilir.

6-Yargılama, eleştirme, suçlama:
“Olgunca düşünmüyorsun…” “Sen zaten tembelsin…”
-Yetersizlik, aptallık ve yanlış değerlendirme anlamı taşır.

7-Övme, görüşüne katılma, teşhis koyma:
“Çok güzel…” “Haklısın, o öğretmen berbat birine benziyor..”
-Ailenin beklentilerinin çok yüksek olduğunu anlatır.

8-Ad takma, gülünç duruma düşürme:
“Koca bebek..” “Hadi bakalım süpermen..” “Gerizekalı”…
-Çocuğun kendini değersiz hissetmesine yol açar.

9-Tahlil etme, teşhis koyma:
“Senin derdin nedir biliyor musun?” “Her halde çok yorgunsun.” “Aslında sen öyle demek istemiyorsun.”
-Tehdit edici, tedirgin edici olabilir.
-Başarısızlık duygusunu uyandırabilir.

10-Teskin etme:
“Zamanla kendini daha rahat hissedersin…”
-Çocuğun kendini “anlaşılmamış” hissetmesine neden olur.

11-İnceleme, araştırmak, soruşturmak:
“Neden…?Kim?….Sen ne yaptın?…Nasıl?….”
-Çocuklar sorulara genellikle hayır demeye, yarı doğru cevaplar vermeye başlarlar.

12-Konu değiştirme, işi alaya vurma, şaka yolu:
“Sen neden dünyayı yönetmiyorsun?”
-Yaşamın güçlükleriyle savaşmak yerine, olaylardan kaçmak gerekli, mesajını ime edebilir.

ETKİLİ İLETİŞİM YOLLARI


A-Sessizlik: Sessizlik kadar kişiye konuşma olanağı tanıyan güçlü bir etken yoktur. Sadece sessiz durarak karşıdaki kişiye, çocuğa konuşma alanı bıraktığımız için, çocuk konuşmaya yönelebilir.

B-Duyguların Anlaşılması: Kişiye gerçekten anlaşıldığı, dinlenildiği ve değer verildiği hissi uyandırır. Son derece etkilidir.
“Korkmuş görünüyorsun”
“Öğretmenine biraz kızmış gibisin”

C-Kabul Mesajları: Gözlerine bakmak, ses tonunu kullanmak, onaylamak, başınızı sallamak, ellerinizi omzuna koymak gibi doğru yerde doğru beden dilini kullanmak şifre çözücü etki yapar.

D-Ben dilini kullanmak: “Sen” yerine “Ben” dilini kullanmak, en azından kavgayı, inatlaşmayı ve direnci kırar.
“Ayakkabılarınla içeri girdiğinde ve yerler çamur olduğunda üzülüyorum”

Paylaş:

Okul Öncesi Çocuk ve İletişim


In , , , , , ,  

Okul Öncesi Çocuk ve İletişim


Çocuk ile doğru iletişim kurmak


Çocukla etkili iletişimin temeli , tatlı dil ve güler yüzle atılır. Çocukla konuşurken ağzımızdan çıkan sözler kadar yüzümüzün aldığı şekil ve beden dilimiz de son derece önemlidir.

Burada en önemli noktanın samimi ve içten olmak olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyorum. Son yıllarda anne babalar çocukla nasıl iletişim kurulacağı yolunda o kadar çok makale okudular, o kadar çok danışmanlık aldılar, o kadar çok başkalarını taklit etmeye çalıştılar ki asıl önemli olanın samimiyet, içtenlik ve doğallık olduğunu unuttular.

Mükemmel olma ve hata yapma korkusunun sonunda endişe ve kaygı yarattığını hepimiz biliyoruz. Çocuğumuzla konuşurken taşıdığımız bu duyguların ona da geçeceğini, gitgide doğallıktan uzaklaşılacağını ve amaca ulaşmayacağını da unutmamalıyız.

Okul Öncesi Dönemde Çocuklarla Doğru İletişim Kurmak Neden Önemli?


çocuk ile okul öncesi iletişim***Okul öncesi çağda öğrenilen kelime sayısı ile eğitim başarısı hakkında bilinen en önemli araştırma Hart ve Risley tarafından yapıldı. Hart ve Riesley farklı gelir seviyelerinden  42 çocuğu aileleriyle birlikte izlemişlerdi. Araştırmada çocuk ve ebeveynler arasında geçen kelime sayıları, anne babanın iletişimde cesaret verici yada cesaret kırıcı sözcükleri gözlemlenmiş ti.

Hart ve Riesley’in araştırmada elde ettikleri sonuçlardan bazıları şunlardı: Varlıklı ve eğitimli bir ailenin üç yaşındaki çocuğu 1.116 kelime bilirken yoksul ve eğitim seviyesi düşük  bir ailenin aynı yaştaki çocuğu ancak 525 kelime biliyor. Farklı çevrelerdeki çocukların kelime sayıları arasındaki bu fark her geçen ay artıyor ve benzer potansiyelle hayata başlayan bu çocuklar 3 yaşına geldiklerinde aradaki kelime dağarcığı ciddi oranda açılıyor. Aşağıdaki tablo çocukların 4 yaşına ulaştıklarında çocukların karşılaştıkları kelime sayısı arasındaki farkı açıklıyor.

Düşük  sosyo ekonomik düzeyde aileler çocuklarına konuşmalarıyla özgüven ve cesaret vermiyor daha çok çocukların cesaretini kıran yasak içerikli cümleler kullanıyor . Üst sosyo ekonomik düzeyde aileler hem çocuklarına daha fazla kelime kullanıyor, hem de çocuklarını motive ediyor, bilgiyi sorgulamasını sağlıyordu.

Yoksul ve eğitim seviyesi düşük ailelerin cesaret kırıcı kelimeleri toplam kelimelerin 2 katından fazla. Yani kullanılan kelimelerden çoğu azarlama, uyarma yada reddetmeye yönelik. Eğitimli ve varlıklı  ailelerde ise cesaret veren olumlu ifadeler, cesaret kırıcı kelimelerin 5 katından fazla.

Paylaş:

Çocuk Ve Teknoloji


In , , , , , ,  

Teknoloji çocukların hayatında nasıl bir etki yaratıyor?


Çocuk Ve Teknoloji

Hepimiz teknolojinin yarattığı sorunlardan şikayet ediyor, teknolojinin olumsuz etkilerinden söz ediyoruz. Ancak hiçbirimiz teknoloji olmadan da yaşamak istemiyoruz. Anne-babanın kullandığı teknoloji ve teknolojiyi tüketme süreleri çocukları da etkiliyor. Daha anne karnında teknolojiyle tanışan çocuk, teknolojik bir dünyanın içine doğuyor. Bu nedenle teknolojiden kaçmak imkansız. Ancak teknolojiyi doğru kullanmak gerekir ki, olumsuz etkilerden kurtulabilelim.

ABD Pediatri Birliğinin yaptığı araştırmaya göre 3 yaşından önce, günde bir saat televizyon izleyen çocuklar 7 yaşına geldiklerinde, dikkatlerinde %10’luk bir azalma meydana geliyor. 2 yaşın altında uzun süre televizyon izleyen çocuklardan ise otistik belirtiler görülebiliyor. Uzun süre televizyon izleyen çocuklarda, diğer çocuklara göre %30-40 oranında hiperaktivite ve dikkat eksikliğine yol açabiliyor. Aynı şey tablet ve cep telefonları için de geçerli. Küçük yaşlarda maruz kalınan televizyon/tablet vb. çocuklarda saldırganlığa sebep oluyor, dil gelişiminde gecikmelere sebep oluyor, motor becerilerde gerilemelere yol açıyor. Fazla televizyon izleyen çocukların içe dönük bir yapıda olduğu ve sosyal iletişim becerilerinin zayıf olduğu da bir başka araştırma sonucu.


Ebeveynler olarak neler yapmalıyız?


teknolojinin çocuğun üzerinde ki etkisi


1)Çocuğunuzun siz iş yaparken televizyonla oyalamayın. Sizin ev içerisinde farklı bir işle ilgilenirken çocuğunuzun televizyonda hangi programı izlediğini kontrol edemezsiniz. Günlük hayatınızda rutin işlerinizi yapmanız gerekir fakat çocuğunuzu da bu sürece katabilir ve ona sorumluluk verebilirsiniz.

2)Çocukların en etkilendiği alanlar ise reklamlardır. Reklamlarda çok hızlı görüntü değişimi ve ses efektleri çocukların dikkatlerini çeker. Bu noktada ailelerin uyku ve yemek problemlerinde sıklıkla başvurdukları reklamların soruna kısa süreli bir çözüm olduğu unutulmamalıdır. Ailelerin yemek esnasında televizyonu hem kendileri hem de çocuklarının yemek yeme alışkanlıkları için önemlidir. Yemek sofrası sadece yemek yenilen bir alan değil aynı zamanda ailenizin bir paylaşım ortamı olduğu da unutulmamalıdır.

3)Çocuğunuzun izlediği çizgi filmlerin şiddet, korku ya da farklı yargılar ya da inanışlar içerip içermediğini bilmeniz gerekir. Bu noktada çizgi filmlerin içeriğini önceden araştırabilir buna uygun program akışında programları seyrettirebilirsiniz.

4)Çocuğunuzun izleyeceği ya da aynı ortamda misafir izleyici olacağı programları önceden tespit etmeniz çok mümkün olmasa bile RTÜK’ün önceden belirlediği akıllı işaretlerden de yararlanabilirsiniz.

5)Çocuğunuzun sürekli olarak aynı programları izlemesi, izlediği programın kahramanını rol model alması kaçınılmazdır. Bu noktada farklı programları da onun hayatına katabilirsiniz.

Unutmayın ki patron sizsiniz! Çocuğunuzun televizyon izlemesine izin vermek kadar izleyeceği süreyi sınırlandırmak da sizin elinizde. Televizyonu çocuğun kendini oyalaması dışında ailecek yapılan bir aktivite haline çevirin. İzlediğiniz çizgi film sonrası çocuğunuzla paylaşımda bulunun, mesajların farkına varmasını sağlayın. İzlediğiniz çizgi film üzerinden gerçeklik ve hayal arasındaki farkları anlatarak çocuğunuza farkındalık kazandırın. Ayrıca bir izleme planı oluşturarak kuralları baştan sizin koymanız ve pazarlığa açık olmamanız iplerin sizin elinizde olmasını sağlayacaktır.

Özellikle en çok sorulan soru olarak şuna değinmek istiyorum ..


Masa başında oturup yapılan çalışmaya odaklanmakta, başladığı işi bitirip, zamanını verimli kullanmada ya da sofrada oturup yemek bitene kadar sandalyede kalmakta sıkıntı yaşayan hareketli ve dikkati kısa süreli olan çocukların çok uzun süre televizyon izleyebiliyor olmaları sizleri şaşırtmaktadır. En sık sorulan soru “Saatlerce kıpırdamadan televizyon izleyebiliyor, gerçekten hareketli ya da dikkati dağınık olmayabilir mi?” sorusudur. Bu sorunun yanıtı televizyonun kendine özgü yapısında yer almaktadır.

**Televizyonda en monoton programlarda bile, bir görüntünün ekranda kalma süresi 3 saniyedir. Reklam, magazin ya da çocuk programlarında bu süre daha da kısadır. Bebeklerin televizyon karşısında özellikle reklamları durup dikkatle izlediklerini hepimiz gözlemlemişizdir.

**Bu nedenle televizyon izlerken gereken dikkat süresi zaten en fazla 3 saniyedir. İzlenen şey her 3 saniyede bir değiştiği için televizyon izlemek uzun süre zihinsel çaba ve dikkat gerektiren bir etkinlik değildir. Oysa, okumak, çalışmak ve sınıfta ders dinlemek uzun süreli konsantrasyon gerektirir.

Televizyon Seyretme Eğitimi Nasıl Olmalı?


TELEVİZYON SEYRETME EĞİTİMİ NASIL OLMALI?Çocuğun televizyonda seyredeceği programlarda seçici davranmak  ve televizyon izleme süresini sınırlı tutmak, uyulması gereken ana ilkelerdir. Televizyon sürekli izlendiğinde, çocuğun akranlarıyla olan ilişkilerini, böylelikle sosyal gelişimini olumsuz etkiler. Zaman içerisinde çocuk, arkadaşları tarafından aranmayan, yalnız bir birey konumuna düşer. Başta göz olmak üzere çeşitli organları zarar görür. Çocuğa ev dışında başka seçenekler sunulması sayesinde televizyonu daha dengeli seyredebilmesi açısından faydalı olacaktır.


Aşırı Televizyon İzlemenin Olumsuz Etkileri?


Okuma başarısını ve akademik başarıyı düşürür. Çünkü televizyonun yalnızca görsel algıya hitap   eden doğasının, beynin sağ yarı küresinde ki dille ilgili bölgenin gelişimini engellemesidir. Çocuk uzun süre televizyon seyredip bu aşırı uyaranlara alıştığında, hafif uyaranlara dikkatini verememekte, bu nedenle de böylesi programlar, onun oyunlarında ve sosyal ilişkilerinde beynini özgürce kullanmasını önlemektedir. Araştırmalara göre sürekli ve plansız TV izlemenin, ön beyin korteksi planlama, organizasyon, dikkat ve öz-denetim bölgelerini tembelleştirdiği görülmektedir.
Okul öncesi çocuklar için en fazla bir saat, okul çağı çocukları için ise iki saatin altında bir süre, televizyon seyretmesi yeterlidir.


Paylaş:

Oyuncak Seçimi Nasıl Olmalı?


In , , , , , ,  

Oyuncak seçiminde kalite anlayışı


Çocuğun ilk oyuncağı bedenidir, ilk önce ellerini hareket ettirerek takip eder ve ardından ayaklarını tutarak bir devinim içinde oyunu başlatmış olur. İlerleyen süreçte ise hem ruhsal, hem fiziksel gelişimine yardım edecek değişik renkte ve dokuda sesli hareketli oyuncaklarla oynayarak çeşitli uyaranlarla buluşarak gelişim sürecine katkı sağlayacaktır.

Oyuncak Seçimi Nasıl Olmalı?


Yaratıcı yetenekleri geliştiren tüm oyun malzemesi, oyuncak olarak tanımlanır.

Oyuncak  konusunda bir diğer önemli nokta ise, oyuncağın hangi malzemeden yapılmış olduğudur. Son zamanlarda, ülkemize Uzak Doğu ülkelerinden sağlıksız boya ve ham maddeden üretilen oyuncaklar ithal edilmektedir. Ebeveynler, ucuza mal edebilmek için çocuklarına bu türden oyuncakları almaya yönelmişlerdir. Ancak; bebeklik, yani oral dönemde çocuklar bu oyuncakları ağızlarıyla keşfetmeye çalışırken, vücutlarına sağlıksız maddeleri de almış olurlar. Bu da çocukların gelişimini olumsuz etkileyerek ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Ebeveynlere önerim, oyuncak seçimi yaparken nerede üretildiğine marka ve lisansına dikkat etmeleridir. Ayrıca ahşap oyuncakları, sağlıklı ve sağlam plastikleri, çok rengi içinde barındırmayan oyuncakları tercih etmeleri çocukları için daha doğru bir seçim olacaktır.

Gelişim sürecinde oyuncak seçimi nasıl olmalıdır?


yaşlara göre oyuncak seçimi nasıl olmalıdır


0-2 Ay

Yukarıda da belirttiğim gibi beden hareketleri çocuğun ilk oyuncağıdır. Onunda öncesinde ilk aylarda, görsel ve işitsel olarak doyum sağlayacağı hafif seste, hareket eden oyuncakların yatağın üst kısmına asılmasıyla ilk doğru oyuncak seçimini yapılmış olur.

2-6 Ay

Oldukça büyük parçalı, parlak, sesli ve yumuşak dokulu oyuncaklar seçilebilir. Ağzına alacağı için oyuncağın zararlı boya içeren ya da sert cisimlerden oluşmamasına dikkat edilmelidir. 6. aydan itibaren çocuk için nesne sürekliliği başlamıştır. Bir nesneyi gözünün önünden çektiğinizde onu arama eğilimlerine başlar. Bu tarz oyunlar oynayarak zihin gelişimine katkı sağlayabilirsiniz.

7-12 Ay

7 aylık bebek emekleme için harekete geçmiştir. Peşinden gidebileceği oyuncaklar emekleme sürecini pekiştirecektir. Ayna karşısında kendini izlemesini sağlayabilirsiniz. Döngüsel tepkiler (ses çıkardığını fark ettiği bir hareketi durmadan tekrar etme eğilimi) gösterir. Sesli, iç içe geçen, şekil kovası vb. gibi oyuncaklar uygundur. Bu dönemde bez oyuncaklarla basit hikayeler anlatarak uykuya geçişini de kolaylaştırır

1-2 Yaş

Konuşan, hayvan sesleri çıkaran oyuncaklar ya da kitaplar, 3 parçalı ahşap tak-çıkar oyuncaklar. Farklı boydaki küpler, müzik aletleri (zil, marakas) araba, bebek, hayvan figürleri, oyuncak telefon ve boncuklu helezonlar uygun olacaktır. Ancak ağzına alamayacağı büyük parçalı oyuncaklar seçilmelidir.

3-5 Yaş

Bu yaş grubunun oyuncak çeşitliliği artmıştır ve oyuncakların üzerindeki etiketler 3+ olarak simgelenmiştir. Bu dönemde oyuncakların boyutları küçülmeye başlar. İnce motoru da destekleyecek nitelikte kalem tutma, ipe boncuk dizme, daha küçük halkaları sıraya dizme, eşleme, hikaye kitapları, puzzle, ahşap tak-çıkar tarzı oyuncaklar, Lego, oyun hamurları, eğitici kartlar, tamir takımları vb. gibi seçimler uygun olacaktır.

Yukarıda kısaca belli dönemlerde  alınabilecek oyuncaklardan bahsettim. Toplumun ve oyuncak sektörünün dayatmalarından sıyrılarak çocuğunuzun ve çevrenizdeki çocukların, oyun yoluyla sağlayacağı gelişim sürecini doğru ve kaliteli oyuncak seçimiyle tamamlamasına yardım edin.

En yeni, en popüler oyuncak en iyisi demek değildir.

Paylaş: