MASALLARIN ÇOCUKLARA KATTIKLARI

Masalların Çocuklara Kattıkları

1) Masal nedir?

2) Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

3) Masallar ve çocuk gelişimine etkileri

MASAL NEDİR?

Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikâyelerine masal denir.

Çoğunlukla çocuklar istediği için ve uykuya daha rahat dalabilmeleri için anne ve babalar çocuklarına masallar anlatırlar. Çocuklarımıza anlattığımız bu masalların uyku getirmenin dışında o kadar çok faydası vardır ki aslında…

Masallar sayesinde çocuklarımıza yol göstermiş oluruz. Masal anlatarak her şeyden önce çocuğunuzla birlikte verimli vakit geçirmiş oluyorsunuz. Çalışan anne ve babalar için yatmadan önce çocuğuna masal anlatmak paha biçilemez bir birliktelik zamanıdır.

Masal anlatarak çocuğunuzun iyi bir dinleyici olmasını sağlayabilirsiniz. Dikkat problemi olan çocuklar masallarla, daha iyi bir dinleyici olabilirler.

Masal anlatarak çocuğunuzun kelime dağarcığına birçok kelime ekleyebilirsiniz. Çocuğunuzun yaptığı hataları düzeltmek için ve vermek istediğiniz olumlu mesajları uygun bir dille anlatabilmek için, ona masallar anlatabilirsiniz.

Yalnızca var olan masalları değil aynı zamanda kendiniz de masallar üretebilirsiniz. Bu sayede günümüzde karşılaşabileceği tehlikeli durumlar karşısında nasıl davranması gerektiğini çocuğunuza benimsetebilirsiniz.

Çocuğunuza masal anlatırken zaman zaman duraksayarak masaldaki kahramanın ne yapması gerektiğini konuşabilirsiniz. Böylece çocuğunuzun problem çözme becerisine katkıda bulunmuş olursunuz.

Çocuğun yaşı büyüdükçe masalı anlatmanın haricinde bir kitaptan okuyarak, kitaba olan ilgisinin artmasına yardımcı olabilirsiniz. Özellikle küçük çocuklar için üretilmiş resimli masal kitapları çocuk henüz okuyamasa da kitap sevgisinin kazanılmasında büyük fayda sağlar.

Çocuğun yaşına uygun masal seçimi nasıl yapılır?

Anlatacağınız masalın çocuğun yaşına uygun olması gereklidir. Çünkü bazen korkutucu masallar çocuğunuzun yaşına uygun olmayabilir, ya da masaldaki karakter çocuğun ilgisini çekmeyebilir.

1 ile 3 yaş arasındaki çocuklar için eğlenceli masalları tercih etmelisiniz. Konu akıcı olmalı. Küçük çocuklar için en uygun olanı kısa ve akıcı kelime dağarcığının gelişmesine katkıda bulunabilecek masallardır. Kedi, köpeklerin bulunduğu kuşların konuştuğu masallar oldukça ilgilerini çeker.

3-4 yaş arasındaki çocuklar artık daha uzun masalları takip edebilirler. Bazı olumsuz durumların farkına varabilirler. Seçici davranarak bazı kahramanların bulunduğu küçük öğütler veren masallar anlatabilirsiniz.

4-5 yaşındaki çocuklar artık neyin gerçek neyin hayal olduğunun farkındadırlar. Bu yaş aralığındaki çocuklarınız masal dinlerken çok fazla soru sorarlar. Olumlu ve olumsuz durumların farkına vararak kendilerince çıkarımlarda bulunabilirler.

MASALLAR VE ÇOCUK GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Genellikle kız çocuklar kız, erkek çocuklar erkek karakterlerle özdeşleşerek ilerideki kişiliklerinin temellerini atarlar. Kabaca 4-5 yaşına gelmiş bir çocuk masallarda anlatılan birçok olayın aslında gerçek olmadığını bilir. Zaten bu amaçla masallara başlarken söylenen ve ‘bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan tekerlemelerin amacı da çocuklara bu mesajı vermektir.

Bunu yanı sıra masal anlatan kişinin de çocuğa zaman zaman olağanüstü olayların sadece masallarda olacağını söylemelerinde fayda vardır. Aslında çocukların masallardan almaları gereken şey onların hayal dünyasına hitap ederek, onların dünyasına girerek ki bu şekilde daha eğlenceli ve kolay öğrenirler, gerçekte nasıl biri olmaları gerektiğinin ipuçlarını vermektir.

Günümüzde yoğun iş tempoları nedeniyle anne babalar çocuklarına masal okumak için vakit bulamamaktan yakınmaktadırlar. Ayrıca çizgi filmlerin ve dizilerin hayatımıza girmesiyle birlikte çocuklar masal okumak yerine bu tip programları seyretmeye ağırlık vermektedir.

Üstelik çocukların bazen kendilerine hitap etmeyen dizi ve programları seyretmeleri veya şiddet içeren ve doğru mesajlar vermeyen çizgi filmleri izlemeleri henüz kişilikleri yeni gelişmekte olan bu çocukların yanlış figürlerle özdeşleşmesi sorununu gündeme getirmektedir. Örneğin 6 yaşında, şiddet içerikli davranışları nedeniyle değerlendirmem için getirilmiş bir çocuğun ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ şeklinde yönelttiğim soruya ‘Mafya babası’ cevabını vermesi hayli düşündürücüdür. Üstelik bu tip örneklere hiç azımsanamayacak sıklıkta rastlamaktayız.

“Masal dinlememiş çocuklar büyüdüklerinde kedi resmini bile cetvelle çizerler.”

CEMAL SÜREYYA

Okulu Reddeden Çocuk Nedenleri


In , , , , , ,  

ANİDEN OKULU REDDEDEN ÇOCUKLAR VE NEDENLERİ

Okuluna devam eden bu konuda sıkıntı yaşamayan bir çocuk ani olarak okula gitmek istemediğini söylerse öncelikle çevresel etkenler araştırılmalıdır. Çocuğun okula gitmek istememesine neden olabilecek bir olay olup olmadığı bilinmelidir. Çünkü okulda ya da ev içinde gelişen bir olay çocuğun okulu reddetmesine neden olabilir.

NEDENLERİ:

  1. Herhangi bir hastalık veya tatil nedeni ile okuldan uzak kalma
  2. Aile içinde sıkıntı ve gerginlik yaratacak olayların varlığı
  3. Okulda arkadaş ilişkilerinin bozulması
  4. Okul değişikliği 
  5. Öğretmen değişikliği
  6. Göç ile yaşanan çevre değişikliği 
  7. Yeni bir kardeş dünyaya gelmesi
  8. Okulda sıkıntı ve gerginlik yaratacak olayların varlığı
  9. Çocuğun cinsel ya da fiziksel tacize uğraması ya da bir felaketle karşı karşıya kalması.


HANGİ YAŞ GRUPLARINDA DAHA SIKLIKLA GÖRÜLÜR?


Okul korkusuna erkek ve kız çocuklarında eşit oranda rastlanır .Okul çağındaki her yaş çocukta görülebilmesine karşın 5-7 ile 12-14 yaşları arasında daha sıktır.5-7 yaşları ana-okulu veya ilkokula başlangıç, 12-14 yaşları ise ortaokula başlangıç yaşları olması nedeni ile dikkat çekicidir.

Birincisi küçük çocuklarda (5-7 yaş) görülür. Ani başlangıçlı dır ve anneden ayrılma bunaltısı ile bağlantılıdır. Çocuk anaokulu veya ilkokula başlayamaz, okulu sevmediğini söyler, her sabah okula gitmemek için bahaneler uydurur, annesine olan aşırı düşkünlüğü ve bağlılığı bir kat daha artar, omun yanından ayrılmak istemez, evde dahi peşinden dolaşır. İkincisi ise ergenlerde (12-14 yaş) görülür; süreğendir, başlangıcı sinsidir ve okul korkusu sonradan ortaya çıkabilir. Bu ergenlerde daha çok çökkünlük ve bunaltı belirtileri hakimdir.

Paylaş:

Çocukların Cinsel İçerikli Soruları


In , , , , , ,  

Çocukların cinsel içerikli sorularına ailelerin tepkileri ve vermeleri gereken cevaplar 

  • Anne ve babaların belki de cevaplamakta en çok zorlandıkları ve sıkıntıya düştükleri soruların başına çocukların cinsel içerikli soruları gelir.

    Çocuk ve cinsellik
  • Cinsel eğitimin ilk ve en temel adımı, çocuğa dengeli, güvenli ve huzurlu bir aile ortamının sağlanmasıdır.

  • Annesinin babasına karşı olumlu tutumunu, babasının annesine karşı olan sevgi ve saygısını gören çocuk, karşılıklı sevgi alışverişini, yaşayarak öğrenmiş olur.

  • Esasen aşırı merak duygusunun yaşandığı bu dönemlerde anne babalar çok çeşitli konularda soru bombardımanına tutulabilirler. Çevresini dış dünyayı yeni tanımaya çalışan bir çocuğun bu tür soruları elbette doğal karşılanmalıdır. Ayıptır, daha sen   küçüksün gibi kaçamak cevaplarla çocuğu baştan savmak veya soruyu cevapsız bırakmak onun merakını bir kat daha arttırır.

  • Çocuğun cinsel içerikli sorularının temelinde cinsel duygular değil onun üremeye yönelik merakı yatar. Bu merak çocuğun uzay ve gezegenlere olan merakından farklı değildir. Eğer anne baba soru karşısında gergin tavırlar sergilerse bu farkı bilmediklerinden kaynaklanır.

  • Üreme hakkında en doğru bilgileri anne ve baba verir. Eğer onlardan bir bilgi alamaz ise yaş ilerledikçe bu konudaki bilgileri dışardan başka yollarla öğrenmeye çalışırlar VE AİLELERİN BU BİLGİLERİ KONTROL ETME ŞANSI YOKTUR.

  • Çocuğa verilecek cevaplar merakını giderici ve doyurucu olmalıdır . Ancak bilgi verirken amaç her şeyi detaylı bir şekilde anlatmak değildir. Her çocuğa yaşına uygun anlayabileceği bir dil kullanarak bilgi vermek gerekir. Eğer bu bilgilerden onları uzak tutarsak ilerde karşılaşacağı olaylara karşı savunmasız bırakacak ve hayat boyu onun izlerini taşımasına neden olacaktır.

    çocuk ve cinsellik
  • Verdiğimiz her türlü bilginin doğru ve abartısız olması gerekir. Uydurma yanlış, saçma ve hayali bilgiler vermek çocuğun ileriki hayatı için tehlike oluşturur. Ona yaşına göre kaldıramayacağı bilgiler vermek cinselliğin erken devreye girmesine sebep olur.

  • Anne ve babaları sıkıntıya sokan diğer bir düşünce de çocuklarının öğrendikleri bilgileri uygulamaya koyacaklarıdır. Çocuk erişkinler gibi cinsel istek ve ilgi duymadığından bu korku yersizdir. Biyolojik olarak hormonlar tarafından uyarılmamaktadırlar. Çocukların soruları sadece bilgi edinme arzusudur.

  • Soru sormayan çocuklar ya daha önce sordukları sorular nedeniyle ayıplanmışlardır ya da kendilerini rahat hissedecekleri bir ev ortamı yoktur. Bu nedenle arkadaşları ile oyun oynarlarken konuşmalarında cevap alırlar.


Paylaş:

Psikologların Anne Babalara Önerileri


In , , , , , , ,  

Psikologların Anne-Babalara Önerileri-Ailelere Düşen Görevler




  • Büyük çocuğunuzla konuşarak, olumsuz duygularını da açıklamasına olanak tanıyın. Negatif hislerini reddetmek yerine, onları kabul edin, tanıyın.
  • Çocuklarınız arasında asla kıyaslama yapmayın.
  • Çocuklarınızla sadece hep birlikte değil, teke tek de faaliyetler gerçekleştirin.
  • Kardeşlerin arasına girmeyin. Taraf tutmayın, sorunları kendi başlarına halletmeleri için onlara fırsat tanıyın.
  • Çocukların her birinin kendi gereksinimleri ve kişilik özellikleri olduğunu unutmayın.
  • Büyük çocuğa zaman tanıyın. Bu olayı karşılayış biçimi ve atlatması zor olabilir.
  • Çocuğunuza hamile olduğunuzu öğrendiğiniz andan itibaren ona yeni bir kardeş geldiğini söyleyin.
    Anne Baba’ya 18 Altın Psikolog Önerisi
  • Yeni kardeş için yapacağınız hazırlıklara mutlaka çocuğunuzu da katmalısınız.
  • Çocuğunuz bu süreçte sinirli olabilir. Unutmayın onu sakinleştirecek olan kişi baş da annedir.
  • Çocuğunuzu eşyalarını ona sormadan kardeşi için kullanmayın.
  • Doğum için hastaneye çocuğunuz ile birlikte gidin.
  • Kardeşin eve gelmesi ile birlikte hayatınızdaki rutinleri devam ettirmeye özen gösterin.
  • Çocuğunuzun ikinci kardeş ile beraber bebeksi davranışları olabilir paniklemeyin.
  • Sıklıkla ağabey/abla olmanın, büyük olmanın güzelliklerinden bahsedin. Onlara kendi kardeşlerinizle yaşadığınız güzel anılarınızı anlatın.
  • Çocuklarınız arasında fazla yaş farkı varsa, büyük olan çocuktan, küçük kardeşini benimsemesini, kollayıp korumasını isteyin.
aile psikolojisi
  • Küçük çocuğunuzu, büyük çocuğunuzun yanında abartılı ve yoğun bir şekilde sevmeyin.
  • Kardeşin bakımına çocuğunuzu da dahil  edin.
  • Büyük çocuğun büyük olduğunu unutup ona bebek gibi davranmayın, bebeğinizin ise nasılsa bir şey anlamaz diye düşünerek ilginizden mahrum bırakmayın.





Paylaş:

Okula Gitmeyi Reddeden Çocuk


In , , , ,  

Okula Gitmeyi Reddeden Çocuklarda Önde Gelen Özellikler


okula gitmeyi reddeden çocuk
  1. Öncelikle aşırı bir kaygı özellikle anneden ayrılma korkusu ve uyum sorunu.
  2. Okula gitme gerçeğiyle karşı karşıya kalınca aşırı ölçüde korkma, öfke nöbetleri, uyku sorunları veya kendini iyi hissetmeme yakınmaları dahil, çok ciddi duygusal rahatsızlık veya depresif belirtiler sergilemesi.
  3.  Beti benzi atma, solgunlaşma, soluk almada düzensizlikler, titreme ve kasların gerilmesi, karın ağrısı, baş ağrısı gibi rahatsızlıklardan yakınma.
  4. Ağlamaklı olma, sözlü mazeretler ve karşı çıkmalar, direnme tepkileri.
  5. Toplumsal beceri yetersizlikleri, akranlarla etkileşim güçlükleri, yalnızlık ve akranlarından ayrı kalma-soyutlanma korkusu.
  6. Öğretmeni tarafından cezalandırılma korkusu.
  7. Arkadaşları tarafından cezalandırılma korkusu.



okul korkusu


 Araştırmalar göstermiştir ki, okula gitmeyi reddetmeye neden olan, kesinlikle gidilen yerden, ortamdan hoşlanmamak değildir. Asıl sorun okula gitme sürecinin yarattığı katlanılmaz boyuttaki kaygıdır.







 Okul korkusunun gelişiminde ve sürmesinde pek çok belirleyici faktör rol oynamaktadır.


  • Doğuştan gelen aşırı duyarlılık, incinebilirlik duygusal tepkisellik
  • Mizaç özellikleri itibariyle çekingen, utangaç, ürkek olma
  • Evde veya okulda yaşanan tetikleyici bir olay.


BAŞARILI BİR MÜDAHALENİN BAŞLICA ÖLÇÜTÜ, ÇOCUĞUN YENİDEN OKULA GERİ DÖNMESİDİR…


Paylaş:

Okul Korkusu Nedir?


In , , , , ,  

OKUL KORKUSU NEDİR?

     Okula başlama, tüm başlangıçlarda olduğu gibi, hem coşku, hem de biraz kaygı verici bir olaydır. Okul dönemi, çocuk ve ailesi için yepyeni ve önemli bir evredir. Okula başlama; belirli bir olgunluğa ulaşma, sorumluluk alma, bunların getirdiği sevinç yanında, ana babadan ayrı, kendi başına yeni ve bilinmez bir serüvene başlamanın korkularını birlikte içerir.

okul korkusu nedir

Okul'la Uyum Gösterme

       Oyun ve arkadaş deneyimi olmayan, sorumluluklarını bilmesine ve üstlenmesine fırsat tanınmamış olan çocuklarda, evden kopup okula başlama sorun oluşturabilir.  Okul çağına gelmiş olmasına karşın, çocuk ruhsal yönden okula gitmeye hazır değildir; evin koruyucu sığınağından çıkmak onun için sorun olabilmektedir. Buna benzer zorluklar yaşayan çocuklarda, okula gitmek istememe, arkadaşlarına yanaşmama, içe kapanıklık ya da tepkisellik gibi uyum sorunları görülür.

      
Okul Fobisi ve Okul Korkusu  Okul korkusu, çocuklarda okula gitmek istememe ve gitmeme durumudur. Okula ilk başlama zamanlarında daha sık görülmekle birlikte okul yaşamının daha sonraki yıllarında da ortaya çıkabilir. Bu çeşit bir korku geliştiren çocuklar genellikle annelerine çok bağımlı çocuklardır. Hastalığı başlatan olay okulla değil, anneyle ilgilidir. Evdeki çatışmalı ortam ya da küçük kardeşin anne ile daha fazla yakınlaşabileceği düşüncesi, çocuğun aklının evde kalmasına ve okulda durmakta zorlanmasına neden olabilir. Çocuk için anneden ayrılma sayılabilecek her türlü olay, annenin hastalanması ve hastaneye yatması, annenin ya da çocuğun bağımlı olduğu kişinin bir süre için evden uzak kalması, kardeş doğumu nedeniyle annenin ilgisinin bölünmesi ya da boşanma sözü geçen bir ana baba kavgası bu durumu ortaya çıkartıcı etkenler olarak sayılabilir.

Belirtileri

       Genellikle çalışkan, derslerine düşkün olarak bilinen  çocuk, karın ağrısı, baş ağrısı, bulantı gibi yakınmalarla evde kalmak ister; okula gitmesi için zorlandığında paniğe girer, ağlayarak, tepinerek tepki gösterir. Evde kalmasına izin verildiğinde tüm yakınmaları kısa sürede ortadan kalkar. Ancak aynı tür tepkiler, okula gitmesi istendiğinde tekrarlanır.

Paylaş:

İşbirligi-Kıyaslama


In , , , , , ,  

İŞBİRLİĞİ-KIYASLAMA

    Okula başlama, kardeşler arası rekabet için olası bir tehlike noktası oluşturmaktadır. Özellikle de başlayan küçük çocuk açısından, aynı okula giden büyük kardeşin başarılarına göre değerlendirilecek olursa bu noktada küçük çocuğu biraz daha zor günler beklemektedir. Örneğin büyük çocuk çok zeki ve başarı düzeyi yüksekse aynı durumu küçük çocuktan da beklenmesi çok büyük bir haksızlık olur. Hiçbir yapıcı yönü olmayan karşılaştırmalar yapmaktan kaçınmak için özel bir çaba sarf etmek gerekir.

işbirliği ve kıyaslama   

Çocuğumuzun, büyük kardeşin gölgesi altıda kalmasına engel olmanın diğer bir yolu da, büyük çocuğun yeteneklerindeki farklılıkları ve başarılarını olumlu yönde değerlendirmektir. Örneğin, yetenekli bir okur olan büyük çocuk, okumayı yeni öğrenen kardeşine yardımcı olabilir. Bu şekilde, her iki çocuk birbirleriyle işbirliği yapmaya özendirilir.

Kısaca Özetle 

  Ana-baba olarak rekabeti arttırmamak ve kıskançlığı pekiştirmemek için kardeşleri birbirleriyle kıyaslamak yerine aralarındaki işbirliğini arttırmak ana görevimiz olmalıdır. Her çocuk zayıf ve güçlü yönleriyle bir birey olduğu, kişisel yetenek, özellik ve başarılarına göre değer görmeleri gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.

Paylaş:

İkizler


In , , , ,  

İKİZLER ÇOCUKLAR ARASI KISKANÇLIK


İkiz çocuklarda her kardeş arasında görülen rekabete ek olarak ailenin ve çevrenin birbirlerine benzemeleri konusunda ağır baskısı devreye girer.

ikiz çocuklar


Fiziki görünümleri ile birbirlerine benzeseler dahi bu çocuklar iki farklı bireydir. Bu farklılığın ilk önce anne babalar tarafından kabul edilmesi gerekir. Aynı kıyafeti giydirme, aynı oyuncakları alma, aynı yatakta yatırma gibi tutumlar çocukların bireyselleşmesinin önünde büyük engel teşkil eder. Her çocuğun  bireyselleşmesine ve ayrı kişiliğinin gelişmesine fırsat tanınmalıdır.

Paylaş:

İdeal Yaş Farkı


In , , , , ,  

İDEAL YAŞ FARKI

Az yaş farkı, iki kardeş için eğlenceli olmanın yanında, kıskançlık olması olasılığını da azaltır. 3-5 yaş çocuğu, kardeşini kıskanabilir, fakat duygularını daha kolay anlatabilir ve ailede meydana gelen değişikliği daha iyi anlayabilir. Bu anlamda, kardeşler arasında 3-5 yaş farkının ideal olduğu kabul edilmektedir.
Yaş FarkıBirinci çocuğun bazı özellikleri nedeniyle zor büyütülmüş olması ya da araya uzun zaman diliminin girmiş olması, zaman zaman anneleri rehavete sürükleyebilir. Oysa, aileye yeni katılacak olan çocuk kendi farklı özellikleriyle gelecek ve aile ortamını bir manada yenileyecektir.

İLİŞKİLER

İlişki anlaşmazlığıYapılan araştırmalara göre çocuklar ana-babalarının sözlerini, kardeşlerine kıyasla daha çok dinlemektedirler. Kardeşler birbirlerinin sorunlarını daha iyi anlayabilmekte, ana-babalarına nazaran daha iyi iletişim kurabilmektedirler. Kardeşler kendi aralarında, arkadaş ilişkileri, okuldaki zorluklarla başa çıkma, seks gibi konuları tartışa bilmektedirler.

Paylaş:

Kardeş Kıskançlığı


In , , , ,  

Kardeş Kıskançlığı

Kardeş Kıskançlığı; Kardeş kıskançlığı hakkında günlük makale niteliğinde olup bu alan altında toplanacaktır. Konu başlıklarımız sırası ile Kardeşler arası dünyaya geliş sırası, İdeal yaş farkı, İlişkiler,İşbirliği-kıyaslama, Psikologların anne-babalara önerileri-ailelere düşen görevler, Çocuğa saygı göstermek, Kıskançlık-anlaşmazlık, Oda paylaşma ve İkizler olacaktır.




KARDEŞLER ARASI DÜNYAYA GELİŞ SIRASI

İLK ÇOCUK: 

İlk çocuk, diğer kardeşleri dünyaya gelinceye kadar, ebeveynin ilgi ve sevgisini kimseyle

İlk Çocuk
paylaşmadan büyümüş olan tek kişidir. Kuşkusuz yeni doğan, ilk çocuğa kıyasla daha fazla ilgi ve emek ister. Bu da ilk çocuğun, bebeğin dünyaya gelmesiyle birlikte, geçmişe kıyasla daha az ilgi göreceği anlamına gelir. Dünyaya geliş sırasıyla ilgili yapılan çalışmalar, ilk doğan çocukların, sonradan doğanlardan daha yüksek dil puanları elde ettiklerini ortaya koymuştur. Bunun nedeni, ilk doğan çocukların daha fazla yetişkin ilgisi görmesine bağlanmıştır. İlk çocuk, büyükler tarafından daha kolay kabul görür ve genelde liderlik rolü almaya heveslidir. Ana-baba, ilk çocuklarıyla ilgili yüksek bir beklenti içindedir. Onlara, başarılı olmaları ve sorumluluk almaları için baskı yapar. Daha sonra doğan çocuklarına kıyasla ilk çocuklarının hareketlerine daha fazla müdahale eder. Büyük çocuktan, hem kendini kontrol edebilmesini hem de kardeşleriyle olan ilişkilerine sorumluluk bilinci içinde olması beklenir. Ayrıca çocuktan kardeşine öğretim konusunda da yardım beklenir. Genellikle saldırganlık ve üstünlük kurma girişimleri, karşı cinsiyetteki kardeşlerden çok, aynı cinsiyetteki kardeşler arasında görülür. İlk doğan çocuklar, daha çok yetişkin merkezli, yardımsever, uyumlu, endişeli, kendilerini kontrol edebilen ve kardeşlerine kıyasla daha az saldırgandır. Ayrıca aileler, çıraklık dönemlerinde dünyaya gelen ilk çocukları karşısında deneyimsiz oldukları için, onları daha fazla kısıtlamakta, baskıcı davranmaktadır.



TEK ÇOCUK: 


tek çocuk
Sözgelimi ailenin ekonomik koşulları ikinci çocuğu, ilk çocuğun koşullarında büyütme ve eğitmeye yeterli olmayabilir ya da annenin sağlık koşulları yeni bir doğuma olanak tanımayabilir. Bu durumda tek çocukla yetinmek, kaçınılmaz bir zorunluluk hallini alır. Ancak tek çocuk büyütmenin bilinen olumsuzlukları ortadan kaldırılır, çocuğa pedagojik hatalar yapılmazsa, sorun kalkar. Benmerkezci davranış sergileyen bu çocuklara maalesef ki "şımartılmış çocuk" olarak düşünülmektedir. Tek çocuğun en önemli şanssızlığı, paylaşma ve yardımlaşma ortamında büyümemesinden kaynaklanmaktadır. Tek çocuk , "yetişkinler arasında büyüyen birey" olmaktan çıkarılmalıdır. Yoksa sonuç; koruyucu ana-baba yaklaşımı sonucu egoist, paylaşımcı olmayan, sosyal gelişimi yetersiz bir çocuk yetişmiş olmasıdır. Bunun çözümü; Zenginleştirilmiş yakın çevre ortamına, arkadaş ilişkilerinin desteklenmesi sonucu koşullar olumlu hale dönüştürülerek, tek çocuk olmanın getirdiği şansızlıklar ortadan kaldırılabilir. Örneğin; çocuk parklarından başlayarak, anaokulu, yüzme, spor okulu gibi birtakım etkinliklerle, arkadaş ilişkileri desteklenebilir. Bu şekilde çocuğun "yetişkinler arasında" izole olması engellenmiş sosyalize olması desteklenmiş olur. Erken gelişim yıllarından itibaren akranlarıyla oyun oynama fırsatı verilmemişse, ileri yaşlarda arkadaşları tarafından, oyun kurallarını bilmediği için dışlanabilir. Buna bağlı olarak okula uyum sorunu, okul fobisi ya da paralelinde çeşitli davranış sorunları yaşayabilir.
Paylaş: