Kardeş Kıskançlığı
KARDEŞLER ARASI DÜNYAYA GELİŞ SIRASI
İLK ÇOCUK:
İlk çocuk, diğer kardeşleri dünyaya gelinceye kadar, ebeveynin ilgi ve sevgisini kimseylepaylaşmadan büyümüş olan tek kişidir. Kuşkusuz yeni doğan, ilk çocuğa kıyasla daha fazla ilgi ve emek ister. Bu da ilk çocuğun, bebeğin dünyaya gelmesiyle birlikte, geçmişe kıyasla daha az ilgi göreceği anlamına gelir. Dünyaya geliş sırasıyla ilgili yapılan çalışmalar, ilk doğan çocukların, sonradan doğanlardan daha yüksek dil puanları elde ettiklerini ortaya koymuştur. Bunun nedeni, ilk doğan çocukların daha fazla yetişkin ilgisi görmesine bağlanmıştır. İlk çocuk, büyükler tarafından daha kolay kabul görür ve genelde liderlik rolü almaya heveslidir. Ana-baba, ilk çocuklarıyla ilgili yüksek bir beklenti içindedir. Onlara, başarılı olmaları ve sorumluluk almaları için baskı yapar. Daha sonra doğan çocuklarına kıyasla ilk çocuklarının hareketlerine daha fazla müdahale eder. Büyük çocuktan, hem kendini kontrol edebilmesini hem de kardeşleriyle olan ilişkilerine sorumluluk bilinci içinde olması beklenir. Ayrıca çocuktan kardeşine öğretim konusunda da yardım beklenir. Genellikle saldırganlık ve üstünlük kurma girişimleri, karşı cinsiyetteki kardeşlerden çok, aynı cinsiyetteki kardeşler arasında görülür. İlk doğan çocuklar, daha çok yetişkin merkezli, yardımsever, uyumlu, endişeli, kendilerini kontrol edebilen ve kardeşlerine kıyasla daha az saldırgandır. Ayrıca aileler, çıraklık dönemlerinde dünyaya gelen ilk çocukları karşısında deneyimsiz oldukları için, onları daha fazla kısıtlamakta, baskıcı davranmaktadır.
TEK ÇOCUK:
Sözgelimi ailenin ekonomik koşulları ikinci çocuğu, ilk çocuğun koşullarında büyütme ve eğitmeye yeterli olmayabilir ya da annenin sağlık koşulları yeni bir doğuma olanak tanımayabilir. Bu durumda tek çocukla yetinmek, kaçınılmaz bir zorunluluk hallini alır. Ancak tek çocuk büyütmenin bilinen olumsuzlukları ortadan kaldırılır, çocuğa pedagojik hatalar yapılmazsa, sorun kalkar. Benmerkezci davranış sergileyen bu çocuklara maalesef ki "şımartılmış çocuk" olarak düşünülmektedir. Tek çocuğun en önemli şanssızlığı, paylaşma ve yardımlaşma ortamında büyümemesinden kaynaklanmaktadır. Tek çocuk , "yetişkinler arasında büyüyen birey" olmaktan çıkarılmalıdır. Yoksa sonuç; koruyucu ana-baba yaklaşımı sonucu egoist, paylaşımcı olmayan, sosyal gelişimi yetersiz bir çocuk yetişmiş olmasıdır. Bunun çözümü; Zenginleştirilmiş yakın çevre ortamına, arkadaş ilişkilerinin desteklenmesi sonucu koşullar olumlu hale dönüştürülerek, tek çocuk olmanın getirdiği şansızlıklar ortadan kaldırılabilir. Örneğin; çocuk parklarından başlayarak, anaokulu, yüzme, spor okulu gibi birtakım etkinliklerle, arkadaş ilişkileri desteklenebilir. Bu şekilde çocuğun "yetişkinler arasında" izole olması engellenmiş sosyalize olması desteklenmiş olur. Erken gelişim yıllarından itibaren akranlarıyla oyun oynama fırsatı verilmemişse, ileri yaşlarda arkadaşları tarafından, oyun kurallarını bilmediği için dışlanabilir. Buna bağlı olarak okula uyum sorunu, okul fobisi ya da paralelinde çeşitli davranış sorunları yaşayabilir.